Tarihin yazı ile başladığı düşünülürse, haritacılık mesleğinin tarihten de eski bir geçmişi olduğu söylenebilir. Gerçekten, bulunan örnekler henüz yazı yazmayı öğrenme düzeyine erişememiş ilkel toplumlarda harita çizebilme yeteneğinin gelişmiş olduğunu kanıtlamaktadır. Büyük Okyanus’taki Marshall adalarında yaşamış olan insanların yaptıkları deniz hantaları bu görüşü kuwetlendirmektedir. Düz ve eğri birçok çubukların bir araya getirilmesiyle yapılan bu haritada, düz çubuklar açık denizi, eğri çubuklar da adalara yaklaşan dalga cephesini temsil etmektedir. Haritada adalar istiridye kabuklarıyİa gösterilmiştir.
Hudson Körfezinde yaşayan, eğitimsiz, araç gereçten yoksun Eskimo’ların yaptıkları deniz hantaları, ait bulundukları yerlere çok büyük uyum göstermektedir. Belcher adalarının Eskimolar tarafından yapılmış haritasıyla bu bölgenin Admiralty haritası (Şekil 95) de örnek olarak verilmiştir.
Aztekler tarafından yapılan haritalar da ilk ve önemli örnekler arasındadır. Bu haritalar şekil ve resim kullanarak tarihi olayları canlandırrnaktadır.
Bilinen en eski harita örneği Babillilenn M.Ö. 2500 yıllarında yapmış oldukları haritalardır Mezopotamyada Babil kentinin yaklaşık 350 km kuzeyinde bulunan Ga Sur harabelenndeki kazılardan çıkartılan ve kil tablet üzerine kazınmış bu haritaların yapısı (Şekil 96) da gösterilmiştir. Haritada Fırat nehri ve kolları ile doğuda ve batıda uzanan dağlar yer almaktadır. Ayrıca hantanın doğusu, batısı ve kuzeyi gösterilmiştir. Bu kücük kil tablet Harvard Üniversitesi müzesinde bulunmaktadır. Bu örnekten başka. Babillilerin mermer üzerine çizilmiş kadastro planları da zamanın ileri fen bilgileriyle ortaya çıkarılmış değerli eserlerdir.
Ilk arazi ölçüsünün, Nil vadisinin ve deltasının kullanılmasını organize etmek amacıyla, eski Mısırlılar tarafından uygulandığı bilinmektedir. Yapılan haritalar yardımıyla Nil sularının yükselmesi sonucu kaybolan arazi sınırları, suların çekilmesinden sonra yeniden bulunabilmekteydi. İleri fen bilgilennin uygulandığı bu devrim, hantacılığın gelişmesine önemli katkıları olmuştur.
Haritacılık konusunda Çinlilerin de çalışmalar yaptığı bilinmektedir. Elde bulunan en eski örnek M.S. 117 yılında taş üzerine kazınarak yapılan haritadır (Şekil 97). Haritada Büyük Çin Seddi’nin bir kısmı ve onu kesen Sarı Irmak görülmektedir.
Kartografik çalışmaların ilk temelleri eski Yunan bilginleri tarafından atılmıştır. Yerin büyüklüğü ilk kez bu devirde ölçülmüş; kutup, ekvator, enlem, boylam kavramları ile ilk projeksiyon bu dönemin bilginleri tarafından ortaya atılmıştır. M 0 2 Yüzyılda Yunanlı bilgin Anaximanda’nın yaptığı hanta pek ünlüdür. Sonraki tanhlerde, M 5 130 yıllarında Ptolemaios bir dünya haritası yapmayı başarmıştır
Romalılar döneminde astronomik çalışmalar yapılmış, hanta projeksiyonu konusunda önemli bilgiler üretilmiş, askeri ve idari hizmetler için çeşitli haritalar yapılmıştır. Dünyayı daire biçiminde temsil eden Roma haritası oldukça ünlüdür.
Doğa üstü görüşlerin ağır bastığı ortaçağ döneminde haritacılar, dünyayı gerçek biçimiyle gösterebilecek ciddi atılımlarda bulunamamışlardır. Bu dönemde yeryüzü Romalıtarın anlayışı gibi. daire biçiminde temsil edilmiştir. ‘Orbis Terrarum” diye isimlendinlen bu harıtalarda dairenin yarısı Asya kıtasını, gen kalan yarım dairenin yarısı Avrupa’yı, diğer yarısı da Afrika’yt göstermektedir (Şekil 98). Orta Çağın bu klasik görüşünün yani sıra. dünyayı küre gibi gösteren haritalara da rastlanmaktadır.
Orta Çağ’ın sonlarına doğru slam dünyasında yaşayan bitginlerin astronomi ve matematik gibi pozitif bilim dallarındaki bilgi ve uygulamaları hantacılıkta önemli gelişmelere yardımcı olmuştur. M.S. 1154 yılında Arap kartoğrafiarrndan Idrisi’nirı yaptığı dünya haritası Asya, Avrupa ve Afnka’yı kabaca belirtebilmektedir. 0 dönemde Amerika hakkında bir bilgi bulunmadığından, hantalarda bu kıta yer almamaktadır.
Bu dönemlerde dünyada denizcilik önem kazanmış, bunun sonucu olarak da deniz seyrinde öneml bir yeri olan “Portolon Haritaları’ nın yapımına başlanmıştır. Portolon haritalrı limanları bütün ayrıntıları ile gösteren, ayrıca denizcilikle ilgili bilgileri içeren ve yapımında dekoratif görünüme de önem veren haritalardır.
Yeni çağın başlamaasıyla bilim ve teknikteki gelişmeler haritacılığı da etkilemiştir Pusulanın daha önceleri bulunmuş olması açık deniz yolculuklarına olanak sağlamış, bu gibi uğraşlar insanların yeni bilgiler edinmesini ve teknolojide ilertemesini hızlandmıştır. Bu zamana kadar üretilen haritalar elle çoğaltılarak ihtiyaçlar karşılanmıştır. 15. Yüzyılın sonlarına doğru Venedik’te ilk haıita baskısı gerçekleştinlmiştir. Önceleri tahta üzerine kazınan kalıplar kullanılmış, fakat daha sonraları kalıp olarak bakır levhalar kullanılmaya başlanmıştır. Basılan hatritaların renklendinlmesi elle yapılmaktaydı.
Dünyayı iki yarı küre kiminde ilk gösteren Alman denizci Behaim, bu eserini 1492 yılında tamamlamıştır 15. Yüzyılın sonlarında matematikçiler çeşitli projeksiyon yöntemleri geliştirmiş ve uygulamışlardır.Hollandalı kartoğrafların ustası olarak bilinen Mercator, 15.Yüzyılda, kendi adı verilen projeksiyon yöntemini uygulayarak, bakır levha üzerine bir harita yapmıştır.
Dünya büyüklüğünün bilimsel yöntemlerle ilk ölçüsü,1617 yılında Fransız bilgini Snellius tarafından yapılmıştır. Bunu izleyen yıllarda Fransız Bilim Akademisi, Laponya ve Peru’da ölçüderi meridyen yayları yardımıyla dünyanın büyüklüğünü beliılemişlerdir. 17. ve 18. Yüzyıllarda gelişen teknik ve araçlar haritacılıktaki ilerlemelen de hızlandımıştır.
Yirminci yüzyılın ilk yarrınĞa geliştirilen fotogrametnk yöntem hantacılıkta önemli bir dönüm noktası sayar. Bu tarihe kadar bütün evreleri insan yeteneğine ve emeğine dayalı olan haritacılık çalışmaları, fotogrametrik yöntemin uygulamaya konulmasıyla hanta üretiminde mekanizasyondan yararlanma döneminin başlangıcı sayılır.
20. yüzyılın ikinci yarısında gelişen bilgisayar teknolojisi sayesinde haritacılık, diğer mesleklerde olduğu gibi, tam . otomasyona sokulabilrne olanağına kavuşturulmuştur. Günümüzde arazi ölçülerinden hantanın çizimine kadar bütün işlemler otomatiarda n yararlanarak yapılmaktadır. Son olarak geliştirilen uydu tekniği ve uzaktan algılama yöntemlleriyle oldukça yüksek doğruluklu harita yapımı olanaklı hale gelmiştir.
Türk Haritacılığı
Türk hantacılığının ilk evrelerine 15. Yüzyılın ortalarında rastlanır. Deniz ya da. portolon haritaları olarak yapılan bu eserler, seyahatlar sırasında gözlemlerle toplaman bilgilere dayanmaktadır. Bilinebilen ilk harita, Trabulusgarp’lı İbrahim Reis’in 1462 yılında ceylan derisi üzerine çizilmiş olan Akdeniz haritası dır. Harita, İstanbul Deniz Müzesi’nde bulunmaktadır. Türk denizcisi ve haritacısı Piri Reis’in 1513 yılında ceylan derisi üzerine çizdİği ve halen Topkapı Müzesi’nde bulunan haritası Amerika, Afrika ve Atlas Oıkyanusu’nu ayrıntılı biçimde gösteren çok değerli bir eserdir.
Pin Reis tarafından l5l9 yılında yazılarak, zamanın Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’a sunulan ‘Kitab-ı Bahriye’ (Denizcilik Kitabi) isimli eser, Akdeniz limanları hakkında ayrıntılı bilgi veren bir denizci kl.avuzu olduğu kadar, içinde bulunan harita ve krokilerle de değerli bir harita albümüdür.
16. yüzyıl Türk haritacılığında önemli bir yeri olan Se.ydi Ali Reis’in Basra Körfezi ve Hint Denizi haritalarını da içine alan Mirat-ul Kainat” isimli eseri, zamanın değerli kaynak eseri olarak bilinmektedir 1567-1568 yıllarında hazırlandığı bilinen Ali Macar Reis Atlası da bugüne kadar gelebilmiş ünlü eserler arasındadır. Bu dönemin kara haıltacılığına bir örnek olarak Nasuh Şalahi’nin (Nasuhi Matarakçı) “Beyan-ı Menazil-l Seferi lrakeyn” isimli eserinde yer alan haritalar gösterilebilir. Nasuh Salahi 16 Yüzyılda yaşamış, saray mensubu bir bilgindir. Bu dönemde kartoğraflara “Çap Növis” adı verilmekteydi; Nasuh Salahi de bu yeteneği dolayısıyla “Çap Növis” olarak bilinmektedir. Bu değerli bilgin Kanuni ile birlikte katıldığı Bağdat seferinde yoi boyunca kullanılan kpnaklama yerlerinin, yoların, köprülerin ve yerleşim merkezlerinin haritalarını yaparak bunları bir kitap haline getirmiştir. Eser “Anadolu Atlası” olarak da bilinir.
17. ve 18. yüzyıllarda önemli sayılabilecek hantacılık çalışmaları görülmemektedir. Su yolları haritaları. bazı kentlere ait haritalar ve özellikle Fransızlar tarafından yapılan atlasların tercümeleri. rastlanan örnekler olarak söylenebilir. Matbaanın Türkiye’ye girmesinden sonra ilk Türkçe atlas, Müderris Abdurrahman Efendi tarafından 1803 yılında basılan “Darüt-Tabaati’I Amiıre” adını taşımaktadır.
Bilimsel temellere dayalı ilk harita çalışmaları Avrupa’da 17. yüzyılda başlarken, bu alandaki faaliyetlerin Türkiye’de ve Türk uzmanlar tarafından uygulanışı oldukça uzun bir.zamanda gerçekleşebilmiştir. 1795 yılında İstanbul’da kurulan Mühendishane-l Bernii Humayun (Topçu Harp Okulu)’dan yetişen subaylar bilimsel ilkelere uygun olarak hantacılık çalışmalarına başlayabiimişlerdir. Bu okuldan yetişenler yabancı uzmanlarla ortaklaşa çalışarak 1823-1845 yılları arasında Karadeniz ve Marmara sahillerinin haritalarını içeren ve uzun yıllar, özellikle denizcilerin yararlandığı “Maımara Klavuzu” mu yapmışlardır. Mühendis okulundan yetişen uzmanlarıı bilgilerini artırmak için öğretim programları geliştirilirken, bir yandan da haritacılık konusunda öğrenim yapmak üzere Fransa’ya subaylar gönderilmiştir. Modern Türk haritacılığının kurucusu olarak bilinen M. Şevki Paşa (1866-1927) Fransa’ya gönderilen (1890) subaylardandır.
1895 yılında Fransız harita uzmanı Defforges’in yönetiminde ve Türk haritacılardan oluşan “Harita Komisyonu” kurulmuştur. Bu komisyon 1896 tarihinde Eskişehir civarında 7235.52 m uzunluğunda bir baz ölçüsüyle, nirengiye dayalı ilk hanita yapım çalı;malarına başlamış; bölgede coğrafi koordinat tayini ve sarkaç yardımıyla da gravte tayinini gerçekleştirmişlerdir. Ayrıca, aynı komisyon 1/50000 ölçekli iki paftaluı alan ile Eskişehir’in 1/10000 ölçekli hantalarını da yapmıştır.
19. yüzyılın ortalarında, 1843-1845 yıllarında, Alman coğrafyacısı ve kartografı Heinrich Kiepert, denlediğ bilgilerle 1/1 000000 ölçekli Anadolu Haritasını yapmayı başarmıştır. Daha sonraarı, 1877 de Doğu Anadolu’nun bir kısmını içine alan 1/400000 ölçekli hanitalaın yapımına geçilmiştir. Ancak Kiepent’in 1899 da olümu üzerine oğlu Richart Kiejert, Anadolu’nun geri kalan kısımlarının 1/400000 ölçekli hanitalanını tamamlamış ıe yayımlamıştır. “Kiepert Haritaları” olarak bilinen 24 paftalık bu seri, hatalı )lmalarına karşın uzun süre kullanılabilmiştin. Kıepent hanitalarından başka Rusar tarafından yapılan, Doğu Anadolu, Trakya ve Rumelı yörelenini kapsayan 1/21)000 ölçekli hanitalardan da uzun yıllar yararlanılmıştır Ancak yabancılar tarafından yapılmış bulunan bu haritalar, özellikle yükseklıkierde büyük hataların bulunması nedeniyle, önemli çalışmalarda yeterli olamamıştır.
M.Şevki Paşa’nın yöne.minde çalışmalarını sürdüren Harita Komisyonu, 1911 yılında 1/200000 ölçekliye Bonne projeksiyon sistemindeki hantaların yapımına başlamıştır. 124 paftalık bu seri ancak 1929 yılında tamamlanabilmiştir. Bonne projeksiyonunda, Ayasofya kubbesinin aleminden geçen meridyen doğrultusu başlangıç mendyeni, 41 kuzey paraleli de teğet paralel olarak alınmıştır. 1/200000 ölçekli hantalalan küçültme yoluyla ve aynı projeksiyon sisteminde 1/800000 ölçekli hanitala’ türetilmiştir. Aynı haritalar kullanılarak 1946 yılında Gauss-Krüger projeksiyoı sisteminde 1/500000 ölçekli hipsometrik haritalar da yapılmıştır.
1925 yılında 657 Sayılı yasa ile “Harita Genel Mudürluğü” (halen Harita Genel Komutanlığı) ismiyle yeniden örgütlenen Hariita Komisyonu 1/25000 ölçekli ülke temel hanitalarının yapııını da planlamıştır. Önceleri Clark Elipsoidi üzerinde ve Bonne projeksiyon yöntemine göre başlayan çalışmalar; hanita faaliyetlerini organize etmek üzere 1932-1934 yıllarında Türkiye’ye çağrılan Alman Profesör H.Boltz’un önerilerine uyularak, Entemasyonal Elipsoid boyutlannda ve Gauss-Krüger projeksiyon yönteminde sürdürülmüştür. Grad bölümlü ve gereksinimlere göre değişik başiangıçlarla yapılan bu haritaların, 1946 yılında alınan bir kararla, 6 derecelik UTM projeksiyon ilkelerine göre yapılmasına geçilmiş ve çalışmalar izleyen yıllarda bu biçimde yürütülmüştür. Türkiye’nin 1/25000 ölçekli temel haritaları, fotogrametrik yöntem uygulanarak tamamlanmış, bunlara dayalı olarak da 1/50000, 1/100000 ve 1/250000 ölçekli haritalar üretilmiştir.
Türk deniz haritacılığında ilk eserlere 15. yüzyılın ikinci yarısında rastlanır. Ancak Türklerin Selçuklular döneminde denize açılmış oldukları düşünülürse, o tarihlerde denizleıle ilgili geniş bilgi edinmiş oldukları söylenebilir.
Ibrahim Reis’in, Piri Reis’in ünlü eserlerinden sonra Seydi Ali Reis’in 16. yüzyıl ortalarında maceralı bir yolculuk sonunda yazdığı “Mir’atül Kainat”, “Muhit”, “Mir’atül Memalik”, “Hülasatül-Hey’a fi Tercüme-i Risaletül Fethiyye” gibi değerli eserlerin, Türtk denizciliğinin gelişmesine önemli katkıları olmuştur. Halen Topkapı müzesinde bulunan Ali Macar Reis’in ünlü atlasında 6 tane deniz haritası bulunmaktadır.
Bu değerli eserlerden sonra yaklaşık 250 yıllık zaman kesiminde, deniz haritacılığına ilişkin önemli atılımlara rastlanamamaktadır. 18. yüzyılın sonlarında ise Deniz Harp Okulu’nun açılmasıyla, deniz hantacılığında bilimsel çalışmaların sonucu, ilk deniz haritası 1830 yılında, Heybeliada Deniz Harp Okulu’nda basılan, “Karadeniz Haritası” olmuştur.
1900 ve 1901 yıllarında İngiltere’ye gönderilen genç deniz subayları, deniz haritalarının yapımına ilişkin teorik ve uygulamalı bilgiler edinmişİer ve yurda döndüklerinde bakır grave yöntemiyle Istanbul’da deniz haritalan basmaya başlam ışlardır. Bu haritalar, Ingilizlerin ADMIRALTY deniz hatitaiarınırı tercümesi biçiminde yapılmış, deniz ölçmeleriııe ilişkin bir faaliyete bu dönemde geçilememiştir.
1909 yılında, sonraları “Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi” adıyla deniz haritacılığında değerli hizmetler verecek olan kuruluşun ilk çekirdeği, ordu içinde bir şube olarak göreve başlamiştır. Zamanla gelişen kuruluş, 1950 yılında bügünkü yapısına kavuşturulmuştur. Günümüzde. Seyir Hidrografi ve Oşinografi Daıresi, modern araç ve gererçlerte. dünya standaı-tlanna uygun. orijinal ölçmelere dayalı deniz haritalannı üretmektedir
Haritanın yurt savunmasındaki önem; nedeniyle, bu alandaki çalışmalar, diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de askeri kuruluşlar tarafından yürütülmüştür. 20. yüzyılın getirdiği ekonomik ve teknik gelişmeler, sivil hizmetlerde de hantanın önemini ortaya çıkarmıştır. Her türlü mühendislik projelerinin alt yapısını oluşturan harita isteği, askeri aınaç~ı ü1e haıitalanyla karşılanmaya çalışılmış; ancak daha büyük ölçekli ve değişik anaçlı Iıaritaların yapımına gereksinme duyulması, sivil kuruluşlarda da harkactltk çaiışmalannı zorunlu hale getirmiştir. Ozellikle kadastro çalışmalan Ikincı Meşnıtiyet’ın ilanından sonra, 1908 yılında başlamıştır. Konya ovasında kurulan t~r triyangülasyon ağına bağlı olarak kadastro planları yapılmıştır. 1915 yılında Alman uzman Krayer’in yönetiminde, Istanbul’un bir kısım yerinde kadastro çatışmalarına baştanılmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın zorlayıcı koşulları altında, bu çalışmalar fazla sürdürülememiştir.
Cumhuriyetin ilanından sonra 1925 yılında 658 SayılıYasa ile “Tapu Müdüriyeti Umumiyesi” (Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü) ne bağlı bir “Kadastro” örgütü kurularak çalışmalara başlanmıştır. Çalışmalar, Türk hantacılık tarihinde modern kadastronun kurucu5u olarak bilinen Halit Ziya Türkkan (1866-1966)’ın yönetiminde başlatılrmştı r. Gerekli personelin yetiştirilmesi amacıyla, o tarihlerde, yüksek dereceli birKadastro Okulu açılarak öğretime başlamıştır. Bu okulun yapısı daha sonralari, oaa dereceli öğretim yapacak biçimde. değiştirilmiştir.
Kadastro hizmetleri, tekniğin sağladığı araç ve gereçlerle, günümüzde büyük bir hızla sürdürülmektedir. il, ilçe, belde ve köylerin değişik ölçekli kadastro planlarının yanı sıra, diğer kuruluşların proje çalışmalarında kullanılan, 1/5000 ölçekli. değiştirilmiş JTM projeksiyon sisteminde ve fotogrametrik yöntemle topoğrafik ve Topoğrafik-Kadastral-Stanldart haritaların üretimi de 1950 yılından beri devam etmektedir. Bu haritalar, Harita Genel Komutanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün ortak çalışmaları ile yürütülmektedir.
Kentlerin imar planı, eleitrik, su, kanalizasyon gibi alt yapı projelerinde kullanılmak üzere, büyük ölçekli h~rita çalışmaları da yapılmaktadır. İlk kent haritası 1910 yılında İstanbul’da ya~lmıştır. Çalışmalara bir Fransız firması başlamış, ancak işler sonradan bir Almm firmasına devredilmiş; daha sonra da bir Türk yüklenici tarafından işler tamamhnmıştır. İstanbul’un bu ilk haritası “Alman Haritası” olarak bilinir.
Kent haritaları yerel ymetimler ya da onlar adına İller Bankası Genel Müdürlüğü Harita Dairesi Başkanlığı tarafından yükleniciler eliyle yaptırılmaktadır. Üretilen haritaların temel ölçep 1/1000 dir. Kentin durumuna göre bu haritalardan 1/2000 ya da 1/5000 ölçekli iıçültülmüş haritalar da türetilmektedir.
1974 yılına kadar kadastro ve kent durum haritaları ayrı Teknik Yönetmelik’lere göre yapılmaktaydı. 1974 tarihinde yürürlüğe giren ve zaman zaman değişikliğe uğrayan Teknik Yönemelik’le haritaların yapımında standart birliği sağlanmış, büyük ölçekli haritalar, belirtilen tarihten beri aynı standartlarda üretilmeye başlanmışttr.
Harita Genel Komutanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ve İller Bankası Genel Müdürlüğü gibi harita yapmakla görevli kuruluşların yanı sıra Karayolları, Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü gibi sayılabilecek kamu kuruluşları, hizmetlerinin gereği olan büyük ölçekli etüt ve aplikasyon haritalarını kendi olanaklarıyla ya da yüklenici eliyle yapabilmektedirler.
Bu içerik internet kaynaklarından yararlanılarak sitemize eklenmiştir