Tarih Konu Anlatımı MEHMET ALİ PAŞA VE MISIR SORUNU, Mehmet Ali Paşa Kimdir, Kütahya Antlaşması, Hünkar İskelesi Antlaşması,

MEHMET ALİ PAŞA VE MISIR SORUNU
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ……………………………………………………………………………………
BİRİNCİ BÖLÜM
Mehmet Ali Paşa Kimdir? ………………………………………………………………
İKİNCİ BÖLÜM
İSYAN
2.1. Mehmet Ali Paşa İsyan Ediyor ….………………………………………………
2.2.Mehmet Ali Paşa Anadolu’da.…….……………………………………………
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MÜDAHALE
3.1. Osmanlı Devleti’nin İsyana Müdahale Etmesi……………………………………
3.2. Kütahya Antlaşması………………………………………………………………
3.3. Hünkar İskelesi Antlaşması İmzalanıyor………………………………………….
3.4. Sonra Ne Oldu? ….……………………………………………………………
3.5. Tehlikeli Yakınlaşmalar…………………………………………………………
SONUÇ………
KAYNAKÇA………………………………
GİRİŞ
Bu çalışma ile Osmanlı Devleti’ne bağlı bir paşa olan Mehmet Ali Paşa’nın, bağlı olduğu padişaha ve devletine karşı çıkarmış olduğu isyan incelenmiştir.
Neden Mehmet Ali Paşa İsyanı? Çünkü Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde büyümüş, Osmanlı Devletinin sağlamış olduğu imkanlar ile yetişmiş olan bir kişinin neden isyan çıkardığını, böyle bir isyana nasıl giriştiği bir çok tarih severler için merak edilen bir konu olmuştur. Bu nedenle ben böyle bir isyanı, nedenleri ve sonuçları ile incelemek istedim…
Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Mehmet Ali Paşa hakkında bilgi verilmiştir. İkinci bölümde Mehmet Ali Paşa’nın çıkarmış olduğu isyandan bahsedilmektedir. Üçüncü ve son bölümde ise Osmanlı Devleti’nin ve diğer Avrupalı devletlerin ve Rusya’nın isyana müdahale etmeleri, yapılan antlaşmalar ve devletler arası çıkar çatışmalarının ön plana çıktığı yakınlaşmalardan bahsedilmiştir.
Mehmet Ali Paşa, Sultan II. Mahmut devrinde Mısır valisi idi. Ancak Osmanlı sınırları içinde yaşayan azınlıkların Fransız İhtilalinin yaymış olduğu bağımsızlık fikirleri ile isyan eden Yunanlıların isyanı bastırmış karşılığında ise Mora ve Girit valiliklerini talep etmişti. Padişah Mehmet Ali Paşa’nın isteklerini reddedince Mehmet Ali Paşa’da Osmanlı Devleti’ne karşı isyan başlatmış, isyan kısa sürede Milletlerarası sorun haline gelmişti.
Ancak Osmanlı Devleti isyanı zor da olsa bastıracak ve Mehmet Ali Paşa ve çocuklarına Mısır yönetimi verilecektir.
Valiliğinin ilk yirmi beş yılı boyunca Mehmet Ali, II. Mahmut’un reformlarının çok daha fazlasını gerçekleştirecek ve Mısır’ı çağdaşlaşma yoluna sokacaktır. II. Mahmut çeşitli alanlarda Mehmet Ali Paşa’nın örneğini izleyecektir. 1
BİRİNCİ BÖLÜM
Mehmet Ali Paşa Kimdir?
1769 yılında hem birbirlerine tesir etmeleri, hem de oynadıkları rol bakımından önemli olan üç çocuk dünyaya gelmiştir. Aynı zamanda talih bunları, birbirine düşman olarak karşılaştırdı. Bunlar; “Napolyon”, “Velington” ve “Mehmet Ali Paşa”dır.
İsmail Ağa isminde bir bekçi başının oğlu olarak Kavala’da doğan Mehmet Ali küçük yaşta babadan öksüz kalmıştı. Amcası Tosun Ağa’nın yanında bir müddet postacılık ve simsarlık etti. Amcasının bir mesele yüzünden idam edilmesi üzerine, hamisiz kalan Mehmet Ali, Leon isminde bir Fransız tüccarının yanında çalışmaya başladı. Bu tüccardan iyi muamele ve menfaat gördüğü söylenir. Eğer bu doğru ise Mehmet Ali’nin Osmanlılara düşmanlığını; amcasının idamı ile Fransa’ya dostluğunu da Leon’dan gördüğü iyilikle başlatmak mümkündü. 18 yaşında askerliğe intisab eden Mehmet Ali 1798- 1799 da Napolyon’u Mısır’dan çıkarmak için Sadrazamı Ziya Paşa kumandasında Mısır’a sevk edilen gönüllü askerler arasında bulunuyordu.
1800’den sonra memleketine dönmeyerek gönüllülerin (sivil askerlerin) Serçeşmesi olmuştu. 1802’de Hüsrev Paşa (Koca Hüsrev Paşa adıyla bilinen bu zat, Abdülmecit’in ilk zamanında sadrazam ve Mehmet Ali Paşa’ya karşı Serdar-ı Ekrem tayin edilecektir.) Mısır valisi olmuştu. Gönüllülerin memleketlerine dönmesini emrettiğinde altı aydan beri ulufe almadıklarını söyleyen askerler, Mehmet Ali’nin teşviki ile isyan ettiler. Hüsrev Paşa kendi kumandanlarından Tahir Paşa’yı Mısır’a vekil bırakarak İstanbul’a kaçtı. Tahir Paşa valiliğini tasdik ettirmek için İstanbul’a geldi ise de Cezayirli Ali Paşa Mısır valiliğine tayin edildi. Fakat bunu da Kölemen beyleri beğenmediler. Sonunda Hurşit Paşa isminde biri tayin edildi. 2
Hurşit Paşa Mısır’a gelince, olayların Mehmet Ali Ağa’nın başının altından çıktığını öğrendi. Onu Mısır’dan bir bahane ile atmak için gizlice, Bab-ı Aliye müracaat ederek Mehmet Ali Ağa’yı vezirlik rütbesi ile Cide valiliğine tayin ettirdi. Mehmet Ali “Paşa” olmuştur. Paşa olunca Mısır’dan hiç ayrılmak istemedi. Hurşit Paşa aleyhine bir isyan başlattı. Bab-ı Ali iki senede Mısır’a dört vali tayin etmiş, fakat hiç birisi tutunamamıştı. Mısır’da kuvvetli bir idarenin ancak kuvvetli bir şahsiyet odluğu anlaşılan Mehmet Ali Paşa tarafından temin edileceğine kani olarak 1804’te onu Mısır valisi tayin etti.3
1802 – 1804’ e kadar Mısır’da mevcut olan Kölemen Beyleri Osmanlı Valileri ve Mehmet Ali Paşa arasındaki rekabeti, Mehmet Ali Paşa kazanmıştı. Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’da tutunması, hatta orada yerleşebilmesi için, Osmanlı taraftarlarını değil, İngilizler tarafından himaye edilen Kölemen Beylerini ve taraftarlarını ortadan kaldırması lazım geliyordu. Bunun temini için önce Kölemen Beyleri ile dost oldu. Bu suretle 1806’da İstanbul önlerinden çekilmek zorunda kaldıktan sonra, Mısır’daki Kölemenlere güvenerek Mısır’ı ele geçirmek isteyen İngilizleri Kölemenlilerle bir olup, girdikleri İskenderiye ve Reşit civarından çekilmeye mecbur etti.
Mehmet Ali Paşa, bir taraftan dahilde geniş bir ıslahat hareketi ile meşgul olurken, bir taraftan da Mısır haricinde kazandığı başarılarla, hem efkar-ı umumiyenin dikkat nazarını celp ediyor, hem de başta padişah olduğu halde, devlet ricalinin kıskançlığını ve şüphesini arttırıyordu. Vali olduktan sonra, yani 1804-1830’a kadar
Mısır’da yaptığı zirai, iktisadi, sınai, askeri, hatta idari ve içtimai ıslahat ile mühim bir kalkınma yapmıştı.4 Mehmet Ali Nil nehrinin bereketini de iyi kullandı.5 Nil’i İskenderiye’ye bağlayan Muhmudiye Kanalı ile sulama işlerini düzenlemiş, ziraatla mahsul vergilerini kabul etmiş. Ticaret ve endüstride inhisar sistemi vaz etmiş, pamuk, afyon, pirinç ziraatına hız vermiş, iplik, alkol, bez, şeker fabrikaları açmıştır. Böylece 1805’te Mısır’ın senelik geliri 13.000 kese iken, 1824’te 400.000 keseye yükselmiştir. Bunun 12.000 kesesi vergi olarak İstanbul’a gönderiliyor, gerisi kendisine kalıyordu. Bu para ile en çok Fransa’dan askeri personel getirerek, kara ve deniz kuvvetlerini takviye etti. Asrın icaplarına göre yetiştirdi ve teçhiz etti. Meydana getirdiği “Cihadiye” ismindeki ordu , zamanın modern orduları arasında zikir olunuyordu. Avrupa’ya bilhassa Fransa’ya öğrenciler gönderip, türlü sahalarda bilgi sahibi, münevver bir gençlik yetiştirdi.6 Çünkü Mısır ile Fransa arasında geleneksel bağlar vardı. Mehmet Ali’nin yeni ordusunun oluşturulmasında ve eğitiminde Fransız subaylar başrolü oynuyorlardı.7
Osmanlılardan senelerce evvel 1817’de Asvan’da bir “Harp Okulu” açtı. Hocaları Fransız olan bu okulda, müspet düşünen Mısırlı subaylar yetiştiriyordu. Bol para ve kıymetli hediyelerle sarayda bulunan padişaha tesir edebilecek olan kimseleri kendisine ram ederek, Mısır’da kuvvetle tutundu. Kısaca temas ettiğimiz şu hareketleri ile padişahların bir türlü başaramadıklarını o Mısır’da başarmış, II. Mahmut’a ve Tanzimatçılara önderlik etmiştir, dersek herhalde yanlış olmaz.
Mehmet Ali Paşa, ıslahata devam ederken bir taraftan da devlete hizmetlere devam ediyordu. III. Selim tahta çıktığı zaman, Arabistan’da bilhassa Necit havalisinde, Muhammed Bin Abdülvehhab ismindeki bir Suriyeli ulemanın “Peygamber dahi olsa, ölüden şefaat beklemek abestir. Türbelere hürmet lüzumsuzdur. Yağma edilebilir. Müslümanım dediği halde İslamiyet’in icaplarını yerine getirmeyenlerin kendilerin katli, mallarının yağmalanması vaciptir.” Şeklindeki fikirleri Araplar arasında taraftar bulmuştu. Hata bunlar Basra, Yemen, Necit, Bağdat havalisini ele geçirdikten sonra, 1790’dan itibaren de tekmil Arabistan’ı ve civarını tehdit etmeye başlamışlardı. Mekke ve Medine elden çıktıktan başka, Hac’da yapılamıyordu. Bu mühim mesele harici ve dahili gaileler sebebiyle, 1811’e kadar bertaraf edilmemişti.
1804-1811’e kadar Süveyş havalisinde gelişen Mehmet Ali Paşa kuvvetine karşı , İngilizler, daima Vehhabileri desteklemişlerdi. Mehmet Ali Paşa Vehhabi meselesini halle memur edildi. Bu hizmetine mukabil kendisine Necit valiliği vaat edildi. Mehmet Ali Paşa buna memnun oldu. Önce oğlu Tosun’u bu işe memur etti. Sonra diğer oğlu İbrahim Paşa’yı gönderdi. 1811’de bizzat kendisi sefere çıkmaya karar verdi. Fakat kendisi Mısır’dan ayrıldığı takdirde Kölemenlerin, kendisini arkadan vurup, Mısır’a hakim olmaları ihtimali vardı. 8
Mısır’a vali olmak kolay, fakat Vali olarak iş görmek güçtü.Mehmet Ali’de işin kolay olmayacağını hemen anladı ve önündeki en büyük engelin Kölemenler olduğunu gördü.9
Bu ihtimali tamamen ortadan kaldırmak için, “Cihad-ı Mukaddes” ilan ettiği Vehhabi seferine, Kölemenleri de davet etti. Kölemenler gelince askerlerini kalede, kendilerini bir ziyaret esnasında sarayda tamamen imha etti. 1811’de vuku bulan bu katliamdan Emin Bey isminde biri atı ile beraber kaleden aşağı atlamak suretiyle kurtulabilmiştir. Bu hadise Mehmet Ali Paşa’nın muvaffak olmak için gösterebileceği azim ve iradeyi, başvurabileceği vahşeti gösterir.
Yavuz Selim’in halledemediği Kölemen işini, o bu surette halletti. Bundan sonra 1618’e kadar devam eden savaşlar sonunda 40 seneden beri İslam alemine dehşet salmış, nefret kazanmış olan Vehhabi tehlikesini bertaraf etti.10
Mehmet Ali Paşa yalnız Vehhabileri değil, onlara Yemen’den ve Basra havalisinde yardım eden İngilizleri de mağlup etmiş oldu. Mehmet Ali Paşa bu zaferi ile hem İslam aleminin, hem de padişahın sempatisini, hem de “Necit Eyaletini” Mısır’a ilhak etmek sureti ile yeni araziler kazanmış oluyordu.
1818-1820’de de Nubya havalisini ele geçirdi. Vilayetinin sınırlarını biraz daha genişletti. 1825’teki Mora isyanına hizmetlerine mukabil, Mora, Girit, Suriye ve Trablus-Şam Valilikleri vaat edilmişti. II. Mahmut böyle bir adamı sadrazam yaparak, imparatorluğun muhtaç olduğu kalkınma işine memur edebilir ve etmeli idi. Lakin padişah, kendisinden üstün değil, dûn vezirlerden daha çok hoşlanıyordu.
Onun için Mehmet Ali Paşa’nın başarılarından hem hoşlanıyor, hem de onu çekemiyordu. Etrafındaki vezirler Mehmet Ali Paşa’yı kıskanıyordu. Padişah ile Paşa arasında önce küçük ve ehemmiyetsiz hadiselerle başlayan soğukluk, zamanla münakaşaya döndü. Bunlar şunlardı.
1. Mehmet Ali Paşa’nın başarılarını çekemeyen paşalar onu durmadan
padişaha çekiştiriyorlardı.
2. Mora isyanı sonunda, Mehmet Ali Paşa’nın donanması yakılmış,
ordusunu da oğlu İbrahim Paşa, padişaha sormadan çekip Mısır’a dönmüştü. Kendisine tabi bir valinin, müstakil bir devlet reisi gibi, böyle hareket etmesine padişahın canı sıkılmıştı.
3. 1828- 1829 Osmanlı-Rus savaşında, askeri yardım istendiği halde,
Mehmet Ali Paşa, sadece bir miktar para göndermekle iktifa etmişti. Padişahın buna de canı sıkılmıştı.
4. Mehmet Ali Paşa, Suriye’deki Dürzi ve Marunileri himaye, isyan
eden valileri affettirme veya birine yardım etmek, ötekine düşman kesilmek gibi hareketleri ile Suriye’deki emellerini açığa vuruyor, II. Mahmut’u şüphelendiriyordu. 5. Edirne muahedesinden sonra, evvelce kendisine vaat edilen, Girit, Suriye, Trablus-Şam valiliklerini istedi. Yakılmış donanmasını ihya etmek için, Lübnan ormanlarına ihtiyacı olduğunu söyledi.
6. Padişah yalnız Girit valiliğini verebileceğini söylediği halde, o, Suriye üzerinde ısrar etti.
7. Bunun üzerine Padişah, Mehmet Ali Paşa’yı Mısır’dan uzaklaştırmak için bir plan hazırladı. Şam valisi tayin edilen Benderli Selim Paşa, ani bir hareketle Mehmet Ali Paşa’yı yakalayıp İstanbul’a gönderecekti. Saraydaki adamları vasıtası ile bunu haber alan Mehmet Ali Paşa da bir bahane ile Suriye üzerine yürüdü. 11
İKİNCİ BÖLÜM
İSYAN
2.1. Mehmet Ali Paşa İsyan Ediyor
II. Mahmut bir yandan devlete nizam veriyor, bir yandan da iç ve dış olaylarla uğraşmaya çalışıyordu.Bunlar arasında da en mühimi Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın çıkardığı isyan idi. 12
Mehmet Ali Paşa’nın ayaklanması, Suriye yüzünden olmuştur. Mehmet Ali Paşa, Yunan ayaklanmasına yardıma davet edilirken, kendisine Girit ve Suriye valilikleri de vaat edilmişti.13
Cezzar Ahmet Paşa’nın oğlu Abdullah Paşa, Akka Valisi olmuştu. Abdullah Paşa, Mehmet Ali Paşa’nın himmetiyle affedilmişti. Bundan sonra Abdullah Paşa, Mehmet Ali Paşa’ya nakit borcunu vermedikten başka, Mehmet Ali Paşa’dan kaçan kölelerin ve bazı ricalinde sığınakgahı olmuştu. Kendisinin bir hile ile ortadan kaldırılacağını düşünen Mehmet Ali Paşa, Suriye’ yi de almak istediğinden, bu olaydan istifade etmek, bir hamlede Suriye’yi ele geçirmek, mukavemet edilirse, kuvvetle mukabele, icap ederse Mısır’da istiklalini ilan etmek için harekete geçti.14
Önce Abdullah Paşa’dan alacağını ve yanına iltica eden Mısırlıların iade edilmesini istedi. Ret cevabı alınca da Aralık 1831’de, oğlu İbrahim Paşa ile, aslen bir Fransız iken Müslüman olup, Süleyman ismini almış, hayli zamandır Mısır ordusunun ıslahına çalışmış ve Mehmet Ali Paşa, kumandasında 25.000 kişilik bir kuvveti Akka üzerine gönderdi. Kısa zamanda, buraları ele geçirdi.
Mehmet Ali Paşa, isyan etmek için çok müsait bir zaman seçmişti. Zira, Osmanlı Devleti, 1826’da Yeniçeri ocağını ilga etmişti. Yeni bir ordu “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” teşekkül etmişti. Fakat bu ordu, daha teşekkül halinde iken, 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşı başlamış, savaştan mağlup çıkılmıştı. Ordunun talim ve terbiyesi, kadrosu, levazım teşkilatı ve silahları tamam değildi. Donanma ise, 1827’de Mısır donanması ile beraber Navarin’de imha etmişti. Bütçesinde de para yoktu. Bu itibarla, bir intikal devresinin başında bulunan devlet, her bakımdan çok zayıf bir halde idi. Avrupa devletleri ise 1830 ihtilalleri ile uğraşıyordu. Harici bir mesele ile meşgul olacak vaziyette değillerdi. Kendi yaralarını sarmakla meşgul idiler. Binaenaleyh umumi, siyasi ve askeri vaziyetin kendi lehinde olduğunu gören Mehmet Ali Paşa, isyan ile Suriye’yi ele geçirdi. Padişah ve rical olaya öfkelenip, bir ferman ile Mehmet Ali Paşa’yı Mısır valiliğinden azl, kendisini asi ilan ettiler.Ağa Hüseyin Paşa, Mısır valisi ve serdarı ekrem tayin edilerek, Mehmet Ali Paşa üzerine gönderildi. Artık, padişah ile paşa arasında fiilen savaş başlamıştı.
2.2. Mehmet Ali Paşa Anadolu’da
Anadolu’ya doğru hareket eden İbrahim Paşa, Beylan geçidinde Serasker Ağa Hüseyin Paşa’yı yendikten sonra, Adana’yı ele geçirdi. 1832 kışında Konya meydan muharebesinde, mora Muharebelerinde beraber çarpıştıkları Reşit Mehmet Paşa’yı yenerek Kütahya’ya doğru ilerlemeye başladı. Kendisine mukavemet edecek bir kuvvet olmadığından, İstanbul yolu, İbrahim Paşa’ya açılmıştı. İbrahim Paşa Kütahya’ya doğru ilerlerken, Anadolu valilerine yazdığı bir tamiminde “Mühim bir meselenin halledilmesi için İstanbul’a gelmelerini” yazıyordu. İbrahim Paşa’nın bahsettiği bu mühim meselenin ya, II. Mahmut’u hal ile Abdülmecit’i tahta çıkartmak, veya Osmanlı Hanedanını tamamen ortadan kaldırarak babasını imparatorluğun padişahı ilan etmek olduğunu söyleyenler vardır. Bir İngiliz diplomatına da “Siz yabancısınız. Bizim gibi düşünemezsiniz. İmparatorluğu parçalarsam, Müslümanlar nefretle benden uzaklaşırlar.” Padişahın hizmetkarı olarak kalmak istiyorum. İbrahim, İstanbul’a varırsa, padişahın ayaklarına kapanıp, af dilemek için varacaktır.demiştir. İbrahim Paşa Kütahya’da babasından, “Olduğun yerde dur” diye bir emir aldı ve Kütahya’da durdu.15
Mehmet Ali Paşa’nın isyanı ile Mısır özerk bir statü kazandı. Orduda, maliyede, tarım ve sanayide Mehmet Ali II. Mahmut’tan önce başarılı reformlara girişti. Sanılır ki Mehmet Ali modern bir Arap devletinin temelini atacaktır.16
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MÜDAHALE
3.1. Osmanlı Devleti’nin İsyana Müdahale Etmesi
Mehmet Ali Paşa isyan edip, Adana’dan Konya’ya doğru ilerlemeye başlayınca, Bab-ı Ali, Mısır’a Kaptan-ı Derya Halil Paşa’yı göndererek mütareke istedi. Aynı zamanda II. Mahmut, Çar Nikola’nın yardım teklifini kabul etmeyerek, Avrupa devletlerine başvurdu. Yardım münhasıran İngiltere’den istendi. Fransa’dan istenmedi. Zira, Fransa hem 1804’ten beri Mehmet Ali Paşa’ya müzahirdi, hem de bir eyaletimiz olan Cezayir’e taarruz etmişti. Cezayir muharebeleri de devam ediyordu. Düşman bir devletten yardım istenemezdi. İngiltere’den istedik, zira İngiltere’nin 1800’den beri menfaatleri icabı, Mısır’a göz diktikleri, bu maksatla 1801’de Kölemenleri himaye etmeye kalktıkları, 1806’da Mısır’a asker çıkardıkları, 1806-1811’de Mehmet Ali Paşa’ya karşı savaşan Vehhabilere yardım ettikleri malumumuzdu.
Dolayısıyla şimdi de Mehmet Ali Paşa’ya karşı, bize yardım etmeleri ihtimali vardı. Lakin Londra’ya giden Namık Paşa bir sürü vaatlerden başka, fiili bir yadım temin edemedi. Namık Paşa “Şimdilik bazı meseleler yüzünden -ki 1831’de İngiltere’de ihtilal vardı- bazı yardımlar yapılamayacaktır. Lakin Bab-ı Ali’nin Mehmet Ali Paşa ile yaptığı temastan bir netice çıkmaz ve paşa taarruzunda devam ederse, Osmanlı Devleti’nin mülki tamamiyetini isteyen İngiltere yardımda gecikmeyecektir.” Mealindeki üç mektup ile geri döndü. Mektuplar Kralın, vekilin ve Hariciye Nazırının idi. İngiltere kuru bir vaade bulunuyordu. O halde ilerleyen Mehmet Ali Paşa tehlikesi karşısında ya Mehmet Ali Paşa’nın her isteğini kabul etmek lazımdı ya da Rus yardımını kabul etmek icab ediyordu. Rusya dahi, Mehmet Ali Paşa isyanının, Balkanlara, Boğazlara hakim olan Osmanlı İmparatorluğunu tamamen zayıf düşüreceğini, bundan böyle arzularının daha kolay tahakkuk edeceğini düşünerek lakayt kalmıştı. Lakin Mehmet Ali Paşa’nın İstanbul’a doğru ilerlemeye başlaması, Rusya’nın düşüncelerini değiştirmesine sebep oldu. Onalar, Boğazlara hakim olan devlet, daha çok zayıflayacaktır diye düşünürken Boğazlar daha genç ve zinde o nispette kuvvetli bir devletin eline geçmek üzere idi. Bu ihtimal tahakkuk ederse, 200 seneden beri tahakkukuna çalıştıkları fetih siyasetlerine elveda demeleri icap ederdi. Buna elveda dememek için Rusya Konya Meydan Muharebesi’nin kaybedildiği gün, bilmem kaçıncı defa, yaptığı yardım teklifini bir kere daha tekrar etti.
Avrupa’dan yardım alamayan pek sıkışık ve tehlikeli duruma düşen II. Mahmut, “Denize düşen yılan sarılır” diyerek istemeye istemeye Rusya’nın yardımını kabul etti .17
İşte bu sırada idi ki. I. Nikola İstanbul’ harp yaverlerinden Mouraviyev’i yollayarak asker ve donanma göndermeyi teklif etti. Moraviyev, İskenderiye’ye giderek Mehmet Ali Paşa’ya “Derhal savaşı durdurmasını” ihtar etmiştir.18 Mehmet Ali Paşa daha önceden gelen II. Mahmut’un elçisi Halil Rıfat Paşa’nın kendisine yaptığı:
1.Mehmet Ali Paşa affedilecektir.
2.Akka Valiliği de kendisine verilecektir.
3.Bunlara mukabil, Mehmet Ali Paşa’da donanmasından bir kısmını
İstanbul’a göndermelidir.
Şeklindeki teklifini yanındaki Fransız müşavirlerin tesiri ile reddetmiştir. Fakat şimdi Mouraviyev’in ihtarı üzerine oğluna, bulunduğu yerde durması için emir vermek zorunda kalmıştır. II. Mahmut, Rusya’nın gönderdiği donanmayı, kafi bulmayarak Tuna bölgesinden 30.000 kişilik bir ordunun de gönderilmesini istedi. Gelen bu kuvvetlerin bir kısmı Boğaz’ın dışında kalmakla beraber, 9 gemiden ve 15.000 kişiden ibaret, bir kısım kuvvetler, 5 Nisan 1833’te Büyükdere önüne geldi ve Anadolu Yakasına yerleşti .Bu sırada İbrahim Paşa de Kütahya’ya gelmişti. O zamana kadar, hadiselere lakayt kalan İngiltere, hemen harekete geçti. Fransa’yı da kendi tarafına çekti. Birlikte İstanbul elçilerine Rusya’nın İstanbul’dan uzaklaştırılması için direktifler verdikleri gibi, müşterek donanmalarını da İzmir’e gönderip, karaya asker çıkardılar. Eğer Ruslar Marmara’dan Ege’ye, İstanbul’dan Orta Anadolu’ya yürüyecek olursa, mani olacaklardı. İstanbul’da harekete geçen İngiliz elçisi Lord Ponsboy ile Fransız elçisi Amiral Rusen, padişah ile Mehmet Ali’nin arasını bulmak için çalıştılar.
Önce Mehmet Ali Paşa, tekmil Filistin ve Akka’ya kadar Cenubi Suriye’yi vermeyi teklif ettiler. Mehmet Ali Paşa bunları az bulduğunu söyleyerek tehditte bulundu. Babı Ali’de dahil olduğu halde, devletler müşkül duruma düşmüşlerdi. İngilizler bilhassa Fransızlar, ya padişahın Mehmet Ali Paşa ile anlaşmasını ya da Mehmet Ali Paşa’nın kazanmasını istiyorlardı. Zira her iki halde de Fransa menfaatleri tehlikeye düşmüyordu. Hatta kendilerine minnettar olan Mehmet Ali Paşa’nın kazanması ile menfaatlerinin artacağına kani idiler.
3.2. Kütahya Antlaşması
Bab-ı Ali Rusya’nın çekilip gitmesini istese, ayakta duran tehlike ile baş başa kalmış olacaktı. Mehmet Ali Paşa, yaptığı teklifi kabul etmiyor, kabulü zor isteklerde bulunuyor, tehditler savuruyordu. Mesele içinden çıkılmaz bir hal almıştı. Sonun devletlerin Mehmet Ali Paşa ve II. Mahmut nezdinde yaptıkları temaslar neticesinde her iki tarafta anlaşmaya yanaştı. Reşit Bey ile Fransız Maslahatgüzarı Varen, İbrahim Paşa’nın ordugahına giderek 14 Mayıs 1833’de Kütahya Antlaşmasını imzaladılar. Antlaşama ile Torosların güneyinden, Fırat’a kadar uzanan tekmil Güney Anadolu, Adana, Halep, Şam, Cidde ve Girit, Mısır’a ilaveten Mehmet Ali Paşa’nın idaresine veriliyordu. İbrahim Paşa Kütahya’dan Torosların güneyine çekildi. İşgal ettiği yerleri tahliye etti.
Kütahya Anlaşmasına, iki hasım devlet arasında imzalanmış bir siyasi muahede rengi değil, padişah ile paşası arasında yapılmış, padişahın valisine haklar tanıyan bir fermanın şekli verilmiş, verilen yerler, padişahın paşasına yeni bir lütuf ve ihsanı (!) olarak telakki edilmiştir. Padişah tarafından verilen yerler, icabında padişah tarafından geri alınabilirdi.
3.3. Hünkar İskelesi Antlaşması İmzalanıyor
II. Mahmut verdiği yerleri icabında geri alacak vaziyette olmadıktan başka, Mehmet Ali Paşa’nın ikinci bir taarruzundan da şüphede idi. Böylece bir taarruz, ancak bir devlet ile şimdiden bir ittifak yapmakla defedebilirlerdi . Kütahya barışında İngiltere ve Fransa daha çok Mehmet Ali Paşa tarafına iltizam etmişlerdi. İleride de onun tarafını tutabilirlerdi .Rusya ise isyanda Bab-ı Ali’ye en çok yardımı yapmıştı, hem de imparatorluğa yakın olup, derhal yardıma koşabilirdi. Bu düşüncede olan II. Mahmut, Rus elçisine ve olağanüstü olarak İstanbul’da bulunan Kont Orlaf’a tecavüzi ve tasdaüfi bir ittifak teklif etti. Ruslar teklifi memnuniyetle kabul etiler. 8 Temmuz 1833’te Hünkar İskelesi Antlaşması imzalandı. II. Mahmut’un bu antlaşmayı, İngiltere ve Fransa’yı kıskandırmak, şüphelendirmek, böyle bir olay karşısında derhal kendisine çekebilmek, devletler arasında rekabet yaratarak, bu rekabetten Osmanlı Devleti’nin menfaatine, bir muvazene kurmak için yaptığını söyleyenler vardır.
Hünkar İskelesi Antlaşmasına göre;
1.İki devlet, huzur ve güvenlikleri için birbirlerine yardım edecekler.
2.Hadiseler, yardım isteyecek şekilde gelişirse, Rusya, Osmanlı Devleti’nin
istediği miktarda yardım edecekti.
3.Yardım isteyen taraf, gelen kuvvetin masraflarını ödeyecekti.
4.Antlaşma 8 sene yürürlükte kalacaktı.
5.Gizli madde ise: Türkiye, Rusya’nın yaptığı yardımlara mukabil, Boğazları
Rus Ticaret ve harp gemilerine açacak, diğer devletlerin gemilerine kapalı
bulunduracaktı. 19
3.2. Sonra Ne Oldu?
Bu anlaşma II. Mahmut’u da Mehmet Ali Paşa’yı da memnun etmemişti. Padişah, bir valisinin hakkından gelememiş, anlaşma ile istemeyerek ona bir çok yerleri terk etmek zorunda kalmıştı. Tehlikenin daha da kuvvetlenmiş olmasından memnun değildi. Paşa ise, yabancıların tesiri ile kazanmış olduğu zaferlerin neticesini müspet bir sonuca bağlayamamıştı. Eline geçirdiği büyük bir fırsatı kaçırmış, bir imparatorluk kurmak imkanı hasıl olmuşken, yarı muhtar bir idareye mecbur edilmiş olduğu için memnun değildi. Her ikisi de mukadder bir muharebe için yeniden hazırlıklara giriştiler. 18336-1839’a kadar devam eden bu hazırlık devresinde, İngilizler bizim tarafımızı tutup, bize levazım ve esliha bakımından yardım ettiler. Gerek Avrupa’da gerek İstanbul’da çevirdikleri siyasi entrikalarla, Bab-ı Ali’ye birinci derecede söz geçirir hale geldiler.
Zira Mısır’dan sonra Suriye’nin Fransa’nın hamisi olduğu Mehmet Ali Paşa’nın idaresine geçmesinden memnun olmamışlardı. II. Mahmut İngilizlerden gördüğü müzaharetle Sivas, Diyarbakır, Harput vilayetlerini birleştirerek, mülki ve askeri selahiyetle Çerkez Hafız Mehmet Paşa’yı buraya tayin etti. Harp için hazırlıklarını ikmale azami gayret sarf etti. Mehmet Ali Paşa’nın kazanması ile menfaatlerinin artacağını düşünen Fransızlar da Mehmet Ali Paşa tarafını tuttular. Mehmet Ali Paşa’da Fransa’dan aldığı yardım ile Suriye’de harp için hazırlıklara koyuldu. İstanbul’da Padişah, “Mehmet Ali Paşa’nın başını getirene İmparatorluğu bağışlarım” diye düşünürken, Mehmet Ali Paşa’da “Yakında II. Mahmut hal edilecek, Abdülmecid padişah olacaktır. Halkın ya beni veya oğlumu Abdülmecit’e vasilik için çağıracağı gün uzak değildir” diye düşünüyordu. Binaenaleyh, Kütahya Anlaşmasına, her iki taraf mütareke nazarı ile bakıyor, bir müddet sonra başlayacak olan savaşa var kuveti ile hazırlanıyordu.
Nihayet, Hafız Mehmet Paşa, harp için hazırlığını kafi görerek, padişahın müsadesi ile kaybedilen yerlerin istirdadı için harekete geçti. Nizip’te İbrahim Paşa ordusu ile karşılaştı. Ordumuzun erat kısmı oldukça muntazam olmakla beraber, kumanda heyeti, kumandalıktan haber idi. İbrahim Paşa’nın ordusu ise, bizimkinin aksi idi. İki ordu karşılaştığı gün Cuma idi. Başta Moltke olduğu halde, ordumuzda bulunan birkaç kurmay subayın, hemen muharebeye girelim teklifini, başkumandan Hafız Paşa, kendi ve kendisi gibi “Cuma günü harbetmek şeran caiz değildir” şeklinde düşünenlerin fikirleriyle hareket ederek, reddetmiş ve savaşa girmemiştir. Gece, bir baskın yapılsın teklifini de, “Haydut gibi baskın yapmak, hileye baş vurmak, Osmanlı Şahına yakışmaz” diye reddetmiş. “Sabahleyin de İbrahim Paşa’nın çemberi içinde kalacağız. Çekilelim” teklifini de “Çekilmek şerefsizliktir.” Diyerek reddetmiş, Nizip’te ağır bir yenilgiye uğramıştır. Moltke’nin dediği gibi Nizip’te Türk ordusu değil, Osmanlı kumanda heyeti yenilmiştir. İbrahim Paşa’ya Anadolu kapısı, İstanbul yolları yine açılmıştı.
Kara haber İstanbul’a gelmeden, II. Mahmut ölmüş, oğlu Abdülmecit padişah olmuştu. Abdülmecit, Mehmet Ali Paşa’nın eski düşmanlarından Hüsrev Paşa’yı Sadrazam ve Serdar-ı Ekrem tayin ederek, İbrahim Paşa’nın karşısına gönderdi. Navarin’den beri bin bir masraf ile temin edilmiş olan donanma da Kaptan-ı Derya Ahmet Paşa’nın sadrazam ile arası açıktı. Sadrazam’ın emrinde çalışmak istemediği için, sanki kendi malı imiş gibi emrindeki donanmayı götürür, Mehmet Ali Paşa’ya teslim etti. Osmanlı Devleti’nin ordusu Nizip’te imha, donanması da düşmana teslim edilmişti. Yine ordusuz ve donanmasız kalınmış, Rusya’nın kucağına düşecek elim bir vaziyet hasıl olmuştu. Bu vaziyet karşısında:
1.Fransa, Mehmet Ali Paşa’ya yardım ettiğinden Mehmet Ali’nin başarılarına kendi başarısı nazarı ile bakıyor, şarki Akdeniz’deki iktisadi menfaatlerinin, tezayüt edeceğini düşünerek, memnun oluyordu.
2.İngiltere ise şarki Akdeniz’de “Hint Yolu” üzerinde kuvvetli bir Devletin kurulmasını menfaatine uygun bulmadığı için memnun olmuyordu.
3. Rusya’da İngiltere gibi düşünüyordu. Ön Asya’ya Boğazlar mıntıkasına kuvvetli bir devletin yerleşmesini istemiyordu.
Bu sırada Abdülmecit, Sadrazam Hüsrev Paşa’ya şimdiye kadar olanları unutup Mehmet Ali Paşa’yı affediyor. “Kendisi ile anlaşmak istiyorum.Emrimi kendisine bildiresiniz” asi paşa ile anlaşma yolunu tutmuştu. Fakat Mehmet Ali Paşa buna yanaşmadı. Ve eline geçen fırsatı kullanmak istedi. Lakin bu sırada tekmil Avrupa devletleri birleşip İngiltere, Rusya, Fransa, Avusturya ve Prusya Bab-ı Ali’ye bir ültimatom vererek devletlerin oy ve muvafakatları olmadan Mısır Paşası ile her hangi bir askeri harekata ve siyasi müzakerata girişilmemesini kendi kararlarını beklemesini istediler. Bab-ı Ali bu müdahaleyi memnunlukla kabul etti. Bundan sonra tarihimize bir de müdahale sayfası açıldı. 20
3.5. Tehlikeli Yakınlaşmalar
Mehmet Ali Paşa’nın bağımsızlık isteği ve bunu sağlamak için uluslararası diplomatik girişimlerde bulunması, Osmanlı Devleti’ni İngiltere’ye yakınlaştırdı.21
Osmanlı Devleti Mehmet Ali Paşa ile yaptığı savaşı ilk safhasında yalnız Rusya’nın himayesini kabul etmişti. Şimdi de beş Avrupa devletinin himayesini kabul etmekte bir mahsur görmedi. Hatta bunu tabi karşıladı ve fayda ümit etti . Hariciye Nazırımız Nuri Paşa, beş devletten Suriye’nin Mehmet Ali Paşa’dan alınıp gerçek sahibine devredilmesini istedi. İngiltere ile Avusturya razı oldular. Fransa, Suriye alınırsa Mehmet Ali zayıflayacak Rusya, Suriye Osmanlılara verilirse, Osmanlılar kuvvetlenecek diye buna razı olmadılarsa da o zaman Avusturya’nın fikrinden pek dışarı çıkmayan bize dostane bir tavır takınan Prusya’nın da İngiltere ile Avusturya tarafını tutması üzerine Suriye’nin alınmasına karar verildi.
İngiltere Hariciye Nazırı Polmerston’un teklifi ile Mehmet Ali Paşa’ya bir ültimatom verilerek Suriye’nin istenmesine rıza ile vermez ise kuvvet zoru ile alınmasın karar verildi. Bu maksatla Fransa’nın itirazına rağmen,
Mısır verasetle Akka’ya kadar güney Suriye, Kaydı hayat şartı ile Mehmet
Ali Paşa’ya verilecek. Bu şartları kabul etmesi için on gün zaman verilecek.
1. On gün sonra kabul ettiğini bildirmez ise ikinci teklif ile
sadece Mısır kendisine verilecek. Bu on günde de yeni teklifi kabul etmezse zorla Mısır’da elinden alınacaktır. Esaslarını iktifa eden Londra Mukavelenamesini kabul ettiler. Fransa bu karara yalnız itiraz etmekle kalmamış, Mehmet Ali’yi yalnız bırakmamak için askeri hazırlığa kalkışmıştı. Bunu da haber alan ve Fransa2ya güvenen Mehmet Ali Paşa kendisine Londra kararı tebliğ edildikte “Vallah malik olduğum araziden bir karış arazi veremem. Eğer bana ilan-ı harp ederlerse Padişahın arazisinin altını üstüne çevirir, harebelerin altına kendimi gömerim” demiş ve yapılan teklifi reddetmiştir. Bunun üzerine harekete geçildi. Müttefik donanması Beyrut ve Akka’yı topa tutarken Osmanlı ordusu da İbrahim Paşa’yı şimalden sıkıştırdı. İbrahim Paşa mağlup olarak cenuba çekildi. İskenderiye önlerine gelen müttefik donanması, Amirali İngiliz Napier Mehmet Ali Paşa’ya:
1. Suriye’den vazgeçmesi.
2. Osmanlı donanmasını iade etmesi
3. Valilik evladı ekbere intikal etmek, şartı ile yalnız Mısır
Valiliğine razı olması şartı ile sulh yapılacağını aksi halde şehrin topa tutulacağını bildirdi. Mehmet Ali Paşa zaten Suriye’yi kaybetmişti.Yardımını beklediği Fransız başvekili Tiyer düşmüştü. Onun için Amiralin şartlarını kabul etti. Bab-ı Ali savaşa devam ederek Mısır’a yeni bir valinin tayinini istemekte idi ise de İngiltere’nin ısrarı ile Napier’in şartını kabul etti .Mehmet Ali Suriye’yi kaybetti ise de, evlatları için, XX. Asrın ortasın kadar Mısır tahtını temin etti. Padişah bir ferman ile Mısır’ı Mehmet Ali Paşa’ya şu şartlar ile bağışladığını bildiriyordu.
1. Mısır’ın sınırları Sadrazam tarafından mühürlenen harita ile
gösterilmiştir. Harice sülük edilmeye,
2. Valilik erkek evladı ekbere kalacaktır. Yoksa sülalenin en yaşlısı
Vali olacaktır.
3. Mısır Valilerinin veraseti kabul edilirse de diğerlerinden
üstünlüğü kabul edilmez.
Diğer vezirlere kullanılan erkap onlara da kullanılır.
4. Devletin imzaladığı anlaşmalar, Mısır içinde de caridir.
5. Mısırlılar Padişahın tebaası sayılır. Padişahın kanunları Mısır
içinde de caridir. Asker ve vergi Padişah adına toplanır. Para ve hutbe padişah adına basılır ve okunur. Mısır’da asayişin temini içim ancak 18.000 asker bulundurulur.
6. Mısır her sene padişah emrine iki bin asker ve 80.000 kese akçe
vergi verir.
7. Yeni Vali fiilen vazifesine başlamadan İstanbul’a gelip tayin
fermanını alır.
Bu suretle Mısır’a yerleşen Mehmet Ali Paşa ve sülalesi 26 Temmuz 1952 tarihinde General Necip ve arkadaşları tarafından memleketten çıkarılıncaya kadar hükümran olmuştur. Mısır takriben 1840-1870’ e kadar valilikle (Mehmet Ali Paşa, İbrahim Paşa, Tosunzade Abbas Paşa ve Sait Paşa), 1870-1914’e kadar Hidivlikle (İsmail Paşa, Tevfik Paşa ve Abbas Hilmi Paşa), 1914-1952’ye kadar da krallıkla, (sultanlıkla) (Hüseyin Kamil I. Faruk, I. Faruk’un oğlu kısa bir müddet II. Faruk olarak padişahlık etti) idare edildi.22
SONUÇ
Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Osmanlı devletinin Mısır valisi idi. Mısır’da güçlü bir yönetim kuran Mehmet Ali Paşa, Mısır’ın maliyesini, ziraatini düzenledi, yenileştirdi. Fransızların yardımı ile de ordu ve donanmasını güçlendirdi.Yunan isyanı patlak verdiğinde yeniçerilerin durumu zaten çok kötü idi. Yeniçeriler bir yaralılık gösteremiyorlardı.
Yeniçerilerin Yunanlılara karşı savaşta yetersiz kalmaları, buna karşılık Mehmet Ali Paşa’nın birliklerinin büyük bir savaş yeteneği göstermesi, Yeniçerilerin prestijlerini ve halktan gördükleri desteği kaybetmelerine yol açtı.23
Mehmet Ali Paşa Osmanlı Devletinden Girit ve Mora valiliklerinin kendisine verilmesini isteyince Sultan II. Mahmut bu teklifi kabul etmedi. Mehmet Ali Paşa Suriye üzerine ordusunu gönderdi. Böylece Osmanlı Devleti’ni Avrupa devletlerinden yardım almaya itecek olan Mısır isyanı başlıyordu.
Mısır isyanı Osmanlı Devleti’nin aciz bir durumda olduğunu, göstermekte idi. Çünkü devletin ordusu, maliyesi, Mehmet Ali ile savaş yapacak kadar, Mehmet Ali’nin ordusunu yenecek kadar güçlü değildi. “Denize düşen yılana sarılır” diyen Osmanlı, Rusya’dan bile yardım almıştır. Yapılan savaşlar ve savaşlar sonunda imzalanan antlaşmalar beraberinde bir çok sorunu daha gündeme getirmişti.bunlardan en önemlisi şüphesiz Boğazlar Sorunu idi. Nitekim bu sorun bir iç mesele iken kısa zamanda milletler arası bir sorun haline gelmişti.
Osmanlı Devleti bir taraftan bu sorunlarla uğraşırken diğer taraftan da “Tanzimat Fermanı”nı yayınlayarak sınırları içinde bulunan azınlıklara geniş haklar veriyor, padişah yetkilerini kısıtlıyordu.
İşte Mehmet Ali Paşa isyanı belki bir kişi ile başlamıştı. Belki bir ordu ile başlamıştı ama Osmanlı’nın en zor zamanlarında kendi içinden çıkan bir Paşa ile Osmanlı Devleti Avrupalı devletler karşısında çok zor durumlara düşmüştü.
İşte bu çalışmada böylesine önemli olan Mehmet Ali Paşa isyanı incelenmiştir.
KAYNAKÇA
AHMAD, Feroz, Modern Türkiye’nin Oluşumu, çev. Yavuz Olağan, Ankara: Doruk
Yayınları, 2002.
ARMAOĞLU, Fahir, 19. yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), Ankara: T.T.K., 1997.
BERKES, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, İstanbul: Doğu-Batı Yayınları,1978.
MANTRAN, Robert, “19 Yüzyılın Başlarından Yıkılışa Doğu Sorununun Başlangıçları”,
Osmanlı İmparatorluğu Tarihi II, çev.Server Tanilli, İstanbul: Cem Yayınevi, 1995, s.7-59.
ORTAYLI, İlber, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul: Hil Yayınları, 1995.
RASİM, Ahmet, Osmanlı Tarihi, Cilt 4, İstanbul: Hikmet Neşriyat, 2000.
TİMUR, Taner, Osmanlı Çalışmaları: İlkel Feodalizmden Yarı Sömürge Ekonomisine,
Ankara: İmge Yayınevi, 1998.
ÜNAL, Tahsin, Türk Siyasi Tarihi,(1700-1958), İstanbul: Kamer Yayınları, 1998.
YILMAZ, Ömer Faruk, Belgelerle Osmanlı Tarihi, Cilt 4, İstanbul: Osmanlı Yayınevi,
1999.
ZÜRCHER, Eric Jan, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, çev.Yasemin Saner Gönen,
İstanbul: İletişim Yayınları, 1999.
Kaynak: www.englishpage.blogcu.com

CEVAP VER
Lütfen yazınızı giriniz.
Lütfen adınızı buraya giriniz.