UYARILMA İHTİYACI VE GÜDÜLENME
UYARILMA İHTİYACI VE GÜDÜLENME
Organizma,uyku gibi durumların dışında sürekli etkinlik içindedir.Onu bu etkinliklere değişik ihtiyaç ve istekler iter.
İhtiyaç:Rahatlık ve uyum sağlayan,normal davranışları kolaylaştıran bazı şeylerden yoksun olma durumudur.Eksikli ğin duyulmasıdır.
Dürtü:Fizyolojik ve ruhsal dengenin değişmesi sonucu ortaya çıkan ve organizmayı türlü tepkilerde bulunmaya götüren iç gerilime (güce) denir. Güdü:Organizmanın ihtiyacı gidermek için belli bir yönde etkinlik göstermesi eğilimine denir.
GÜDÜLENME
Organizmanın ihtiyaç ya da dürtülerin etkisiyle harekete hazır hale gelerek amaca yönelik davranışta bulunmasına; amaca ulaştıktan sonra rahatlamasına güdülenme (motivasyon) denir.
Güdülenmenin 3 aşaması vardır: 1-(organizmayı amaca yönelten) bir güdünün varlığı
2-(Amaca ulaşmak için yapılan) bir davranış
3-Amaca ulaşma
GÜDÜ TÜRLERİ:
İnsandaki güdülerin en yaygın sınıflandırması şu şekildedir:
1-Fizyolojik güdüler:
Organizmanın varlığını ve soyunu sürdürme ihtiyacından doğarlar;doğuştandırlar.Organizma yaşadığı sürece varlığını sürdüren güdülerdir.ÖRNEK:açlık,susuzluk,analık,cinsellik.. . v.b. Mutlaka doyurulması gerekir ertelenemez.
2-Toplumsal (sosyal) Güdüler:
Beğenilme hoş görülme gibi başkalarınca uyarılan güdülerdir.Toplumdan topluma;bireyden bireye değişiklik gösterirler ÖRNEK:İnsanın saygın bir mesleğe girmek istemesi;beğenilmek,saygı görmek,sevilmek istemesi;bir derneğe üye olmak istemesi gibi…
FİZYOLOJİK GÜDÜLERLE –TOPLUMSAL(SOSYAL) GÜDÜLERİN FARKI NEDİR:
1-Toplumsal güdüler insana özgüdür, Fizyolojik güdüler hayvanlarda da görülür.
2-Toplumsal güdüler öğrenme ile ilişkilidir,Fizyolojik güdüler öğrenme ile ilişkili değildir
3-Fizyolojik güdüler doğuştandır;Toplumsal güdüler sonradan öğrenilir.
GÜDÜLENMİŞ DAVRANIŞIN GÜDÜLENMEMİŞ DAVRANIŞTAN FARKI:
1-Güdülenmiş davranış amaca yöneliktir,seçicidir
2-Güdülenmiş davranış enerji verir etkin ve direşkendir
3- Güdülenmiş davranışta organizma mutlaka harekete geçer.
4-Güdülenmiş davranış yorucudur
İÇGÜDÜ:
Öğrenilmeden yapılan niçin yapıldığı organizmanın kendisi tarafından da bilinmeyen ve bir türün bütün bireylerinde aynı şekilde görülen kalıtsal davranışlardır.Genellikle hayvanlarda olduğu sanılır.
İçgüdü davranışları reflekslerden,alışkanlıklardan ve zeka ürünü davranışlardan farklıdır.Refleks,doğuştan olan basit bir etkiye karşı tepkidir.Alışkanlıklar ise,çoğunlukla öğrenme sonucunda kazanılmış hareketlerdir.
DUYUM VE ALGI
Organizmayı etkileyen herhangi bir güce uyarıcı,uyarıcıların duyu organlarını etkilemesine uyarım denir.
Uyarıcıların duyu organlarını etkilemesi ve bu uyarıcıların belli sinir yollarından geçerek beyne ulaşması ile de duyum oluşur.Duyum fizyolojik bir olaydır. İnsanda görme,işitme,tatma,koklama,dokunma,organ duyumları vardır.
ALGILAMA: duyumların çeşitli biçimlerde örgütlenip anlam kazanması,yorumlanmasıdır. ÖRNEK: Işık dalgasının organizmayı etkilemesi uyarım,gözü etkileyerek renkli görmeyi sağlaması duyum,bu renklerin (örneğin kırmızı olduğunun veya tablodan alınmış bir renk olduğunun) fark edilmesi ise algıdır.
GÖRME DUYUMU VE ALGISI
Görme duyu organı gözdür,uyarıcısı ışıktır.Işık dalgalarının organizmaya etki etmesi uyarımdır.Gözü etkileyerek renkli görmemizi sağlaması duyumdur.Onun ne ışığı olduğunu,nereden geldiğini fark etmemiz algıdır.
İŞİTME DUYUMU VE ALGISI NASIL MEYDANA GELİR
İşitme duyu organı kulaktır,uyarıcısı sestir.Sesin kulak aracılığıyla sinir sistemleri yardımıyla iç kulağa ve beyne iletilmesi duyumdur.Ne sesi olduğunu fark etmemiz algıdır.
TATMA DUYUMU VE ALGISI NASIL OLUŞUR
Tatma duyumu organı dildir Uyarıcısı tükürükte eriyebilen ve sıvı halde olan her tür maddedir.Ağıla alınan maddeler sıvılaşarak dil üzerindeki çukurlara girerek buradaki tat etkilerine duyarlı hücreleri uyarır.Bu uyarımlar beyne iletildiğinde tat duyumu meydana gelir.Yediğimiz şeyin lezzet duyumu sonunda nasıl olduğunu(lezzetli lezzetsiz,acı,ekşi..v.b.) fark etmemiz algıdır. Deneyler dört türlü tat olduğunu göstermiştir.Bunlar: acı, tatlı, tuzlu,ekşidir.Diğer tatlar ise bu tatların birbiriyle karışması sonucu oluşmuştur. Tat duyumu ile koku duyumu arasında sıkı bir ilişki vardır.
KOKLAMA DUYUMU VE ALGISI NEDİR
Koklama duyusu organı burundur.Koklama uyarıcısı hava içindeki gaz haline gelmiş kimyasal maddelerdir.
DOKUNMA DUYUMU VE ALGISI
Dokunma duyumu organı deridir.Uyarıcısı deriye değen ya da basınç yapan her şeydir.Vücudun her yanı dokunmaya aynı hassaslığı göstermez.Dokunma duyumunun oluşması için uyarıcının alınmasından sonra, mesajın sinirlerle beyne taşınması gerekir
Deri Duyumları
1-Dokunma 2-Sıcaklık-soğukluk 3-Acı-sızı 4-Ağrı a) Acı (keskin ağrı) b)Künt ağrı ( sızı ve yanıcı ağrı)
ORGAN DUYUMLARI
1-Hal Duyumu 2-Kas ve hareket duyumu 3-Denge duyumu
Zaman Algısı:
Zaman algımız etrafımızdaki periyodik hareketlere bağlıdır.Gece-gündüz değişmesiyle,mevsimlerin akıp gitmesiyle zamanın akıp gittiğini anlarız.İki türlü zaman algısı vardır:
1-Subjektif zaman algısı:Yaşadığımız zamanı iyi hoş görmemize bağlıdır.Yaşadığımız süre zevkli zaman kısa,zevksiz ise uzun olarak algılanır.
2-Objektif zaman algısı Herkes için aynı olan aynı algılanan zaman algısıdır.Örneğin gece,gündüz,90 dakika .v.b.
ALGIDA ORGANİZASYONU (ÖRGÜTLENMEYİ) ETKİLEYEN ETMENLER:
Algıda organizasyon:Duyumların anlamlı kılınarak,biçime ya da kalıba sokulmasına algıda organizasyon denir.
Algıda Organizasyonumuzu etkileyen eğilimlerimiz:
1-Figür(şekil)-Fon(zemin) ilişkisi:Bu eğilim nesnelerin fondan çıkıyorlarmış gibi görünmelerine neden olur.Figür bir nesne izlenimi verir,bir biçimi vardır ve fondan daha belirgin görünür.Örn:Aynı gri bölüm koyu fon üzerinde daha beyaz,açık fon üzerinde daha siyah görünür.
2-Yakınlık:Birbirine yakın nesneleri gruplandırarak birlikte algılama eğilimimiz vardır. Örn: okulun bahçesindeki öğrencileri bir arada toplu halde görünce ,grup olarak algılarız.
3-Benzerlik:Birbirine benzer olan nesne ve olaylar da birlikte bütün olarak veya grup olarak algılanır.
4-Gruplama:Algıda organizasyon yaparken bazı ipuçlarından yararlanarak gruplama yaparız
5-Devamlılık:Uyarının devamlılığı da algıların gruplaşmasına ve bütünleşmesine yol açar.Örn:Her gün aynı şapkayı giyen bir kişiyi uzakta da olsa tanırız.
6-Tamamlama:Algılarımızda uyarıcının eksik kısımlarını tamamlayarak algılama eğilimimiz vardır.Örn: (………..)noktaları çizgi olarak algılarız.
ALGININ ÖZELLİKLERİ NELERDİR
1-Algı alanı:Belirli bir süre içinde ayırt edici tepkiler yapabildiğimiz çevre,özellik ve varlıkların tümüne o bireyin algı alanı denir.Belli bir sürede çevremize baktığımızda gördüklerimiz ve duyduklarımızı kapsar.Çevremize ilk baktığımızda göremediğimiz bazı şeyleri daha sonra görmemiz algı alanımızın genişlediğini gösterir.
2-Algı dayanağı:Bir eylem inanç ya da düşüncenin altında yatan ve bunları denetleyip sınırlandıran değerler ve anlamlar sistemidir.Farklı toplumsal normlara(kural,kanun) sahip iki kişi aynı durumla karşılaştığında farklı algılayarak farklı tepki gösterir.Örn:Bir Amerikalı için çok komik olan bir olay bize pek komik gelmeyebilir.
3-Algıda bütünlük:Bir varlığın,bir cismin ayrıntılar toplamı olarak değil tümüyle algılanmasından oluşan bütünlüktür.Örn: Ormana baktığımızda tek tek ağaçları değil ormanı algılarız.
4-Derinlik algısı:Nesnelerin aslında iki boyutunu görmemize rağmen sanki üçüncü boyutunu da görüyormuş gibi algılamamızdır.
5-Algıda değişmezlik:Nesneleri içinde bulundukları eğişik koşullarda yine aynı algılama eğilimidir.
Büyüklük değişmezliği;(bir arabayı uzakta da olsa hep aynı büyüklükte algılarız)
Renk değişmezliği;(Tahtanın ışıkta kalan yüzü daha açık olmasına rağmen onu hep yeşil olarak algılarız.)
Biçim değişmezliği;(masa üzerindeki tabakları hangi uzaklıkta olursa olsun hep aynı yuvarlaklıkta algılarız)
6-Algıda seçicilik{Dikkat}:Organizmaya aynı anda birçok uyarıcı etki eder.Ancak organizma bunlardan bazılarını algılar bazılarını algılamaz.Algılamada uyaranlar alanından kimilerinin seçilip kimilerinin ise görmezlikten duymazlıktan gelinmesine algıda seçicilik denir.
Genellikle seçicilik ile dikkat birbirine karıştırılır.İki durum birbiriyle ilişkilidir ancak aynı değildir.Dikkat bir olayın tümü ya da bir bölümü üzerinde zihin gücünün toplanması durumudur.Dış etmenlerin doğrudan etkisiyle gerçekleşen irade dışı dikkate edilgen dikkat denir. (Örn: Ağlayan bir çocuğun sesi duyulunca oraya çevrilen dikkat.)İradeyle gerçekleştirilen ve bir çaba ürünü olan dikkate ise etkin dikkat denir.(Ders çalışan öğrencinin dikkati).Algıyı ilgilendiren bazı dikkat çeşitleri şunlardır:
1-Dikkat toplaşımı (konsantrasyon):Dikkatin belirli bir çaba sonucu tek bir nokta üzerinde toplanmasıdır.
2-Dikkatte kayma:Dikkatin bir konudan başka bir konuya geçmesi(atlaması)dir.
3-Dikkatsizlik:Dikkatin kesik ve oynak oluşudur.Zihin belli bir konu üzerinde sürekli olarak toplanamaz.
4-Dalgınlık:Dikkatin sadece belli bir konuya fazlasıyla verilmesi,ilginin dışındaki konulara dikkat edilmemesidir.
DİKKATİ ETKİLEYEN ETMENLER HANGİLERİDİR :
1-İç etmenler:Dikkatin belirli bir yöne çevrilmesi,insanın gereksinim(ihtiyaç),ilgi,merak ve duygularına bağlıdır. Örneğin aç olan birinin dikkatini pastanedeki yiyecekler,tok olan birinin dikkatini içecekler çeker.
2-Dış etmenler:a)Uyarıcının kuvvet ve hacmi;güçlü bir ışık,ses,koku dikkatimizi çeker.
b)Aşırı zıtlıklar(buğday tarlasında bir gelincik dikkatimizi çeker)
c)Hareket eden uyarıcılar(Tiyatroda oturanların arasından birisinin ayağa kalkması)
d)Yenilik ve tanışıklık;(sınıfa yeni gelmiş bir öğrenci)
e)-Alışılmışın dışındaki uyarıcılar (Çok uzun ve ya çok kısa biri)
f)Tekrarlar (yinelemeler);tekrarlar (yinelemeler);tekrarlar(yinelemeler); dikkatimizi çeker
7-Algı yanılmaları:
Dış dünyadan edinilen algıların doğru olmayışıdır.
a)İllüzyon(yanılsama);Varolan nesne ya da uyarıcıların hatalı algılanmasıdır.Yanılsama basit bir algı hatası değil,hatalı algılama biçiminde ortaya çıkan bir olgudur.İki şekilde oluşur;
1-Fiziksel illüzyon:Nesnenin şeklinin değiştiği şeklinde yapılan bir hatalı algılamadır.Örn:Suya batırılan bir sopanın kırık algılanması.
2-Psikolojik illüzyon:Nesnenin şeklini değiştirmeden anlamında değişiklik yapılarak algılamadır.Örn:Karanlıkta sopayı yılan gibi algılamak.
b)Hallüsinasyon(Sanrı-varsanı)İlişkili ve yeterli bir uyarıcı bulunmadığı halde gerçekte var olmayan şeyleri görmek,işitmek gibi dayanaksız algılamadır.Ateşli hastalıklar,alkol,uyuşturucu v.b. uyaranlar hallüsinasyonlara neden olur.Hallüsinasyonlar normal bir durum değildir.Örn:Yolda yürürken takip edildiğini sanmak.
İllüzyon ile hallüsinasyon arasındaki başlıca farklar:
*İllüzyon için mutlaka bir dış uyarıcıya ihtiyaç vardır.Hallüsinasyon için bir dış uyarıcı zorunlu değildir.
**İllüzyon normal olan her insanda görülebilir;Hallüsinasyon genellikle akıl hastalarında görülür.
***Normal insanlarda aynı durum aynı illüzyonu meydana getirir;Hallüsinasyonu olanlar farklı farklı durumları görüp işitir.
ALGIYI ETKİLEYEN ETMENLER:1-İÇ ETMENLER NELERDİR:
a)Duygularımız;(sevdiğimiz birinin iyi yönlerini abartarak algılarız)
b)İhtiyaçlarımız;(Aç olduğumuzda yiyecekleri daha lezzetli algılarız)
c)Zihni tutumlarımız;(Düşüncemize uygun şeyleri kolayca algılarız)
d)Neyi algılamaya hazırsak onu algılarız;(Önyargılarımız algılarımızı etkiler)
e)Korku,kaygı,öfke gibi durumlar algılarımızı etkiler
f)Hipnoz ve telkin; (Rakamlar bir malın iyi,ucuz olduğunu telkin eder öyle algılarız.)
2-DIŞ ETMENLER NELERDİR :
fiziksel ve toplumsal kaynaklı dış etmenler de algılarımızı etkiler.Algıları hem algılayanın hem algılananın içinde bulunduğu ortam da etkiler.
ÖĞRENME NEDİR
Öğrenmenin iki kaynağı vardır:birisi kendi yaşantımız diğeri eğitim öğretimdir.Öğrendiklerimiz ya kendi yaşantımıza yada başkasının geçmiş deneyimine dayanır.Hangi kaynaktan gelirse gelsin her öğrenme davranışlarımızda az ya da çok bazı sürekli değişikliklere yol açar.Davranışın değişmesi eskiden yapılamayan bir hareketin yapılması,bir görüş ve düşünüşün benimsenmesi ya da bırakılması anlamına gelir.
ÖĞRENME:Tekrar ya da yaşantı sonucu davranışta ortaya çıkan ve oldukça kalıcı olan değişikliktir.
Buna göre öğrenmenin üç öğesi vardır:
1-Davranış değişikliği
2-Tekrar ya da yaşantı sonucu ortaya çıkan değişiklik 3-Süreklilik.
Öğrenme türleri nelerdir:
1-Klasik koşullanma yoluyla öğrenme:Limon gördüğümüzde hatta adını duyduğumuzda ağzımız sulanır.
Yolda giderken keskin bir fren sesi bizi korkutur. V.b örnekler basit bir refleks gibi görünse de öğrenme ile ilişkilidir.
Bu örneklerdeki fren sesi,limon sözü birer sembol uyarıcı durumuna geçer.Böyle bir uyarıcının etkisiyle tepkiler oluşur.Yani bu uyarıcılara karşı koşullanmışızdır.Bu ilkel bir öğrenme şeklidir.
Pavlov’un köpek üzerinde yaptığı deney salya koşullanması ile ilgilidir.
Pavlov daha önce zil sesine hiçbir tepki vermeyen köpeğin et ile birlikte verildiğinde salya salgıladığını deneyle göstermiştir.Burada zil başta nötr bir uyarıcı iken;doğal uyarıcı(et) ile birlikte tekrar tekrar sunulunca koşullu uyarıcı haline geçmiştir.Köpek artık daha önce tepki vermediği bir uyarıcıya tepki vermeye koşullanmıştır.
Buna göre ;İnsan ve hayvanların önceleri tepkide bulunmadıkları bir uyarıcıya,belirli koşullar sonucunda tepkide bulunmayı öğrenmesine koşullanma yoluyla öğrenme denir.
Bazı insanlarda görülen korku,antipati,tiksintilerinde gerçek nedeni bu tür koşullanmalardır.
2-Edimsel koşullanma yoluyla Öğrenme:Edimsel koşullanma,ödüle götüren ya da cezadan kurtaran bir davranışın yapılmasını öğrenmektir.Yani edimsel (kendiliğinden)yaptığımız bir davranış bizi ödüle götürüyor ve ya cezadan kurtarıyorsa bu davranışa koşullanırız.
Skinnerin fare üzerinde yaptığı deneyde kutu içindeki aç bir farenin rastgele yaptığı davranışlar sonucunda yiyecek kabının açılmasını sağlayacak manivelaya basarak yiyeceğe kavuşması ve daha sonra deney tekrarlanınca manivelaya daha kısa sürede basmayı öğrenmesi edimsel bir şartlanmadır.Burada tek bir davranış ödüle kavuşturmuştur.
Örneğin ödevini yapmayan bir öğrencinin öğretmenin ödevleri kontrol etmemesi sonucu cezadan kurtulması ve bu durumun tekrarlanması ile ödev yapmama davranışına koşullanması da bir edimsel koşullanma ile öğrenmedir.
Yukarıdaki deneyde farenin manivelaya basma sayısındaki artış,manivelaya basma davranışının yiyecekle pekiştirilmesi anlamına gelir.
Edimsel koşullanmada istenen davranışın ortay çıkma olasılığını arttıran her uyarıcıya pekiştireç denir.Pekiştireçler iki türlüdür:
a-Olumlu Pekiştireçler:Verildiği zaman davranışın ortaya çıkma eğilimini arttıran pekiştireçlerdir. Örn. yiyecek övme olumlu pekiştireçlerdir.Farenin yiyeceğe götüren davranışını pekiştirmesi de olumlu bir pekiştirmedir
b-Olumsuz pekiştireçler:Ortadan kaldırıldığı ve ya verilmediği zaman davranışın ortaya çıkma eğilimini arttıran pekiştireçlerdir;sonucunda ortaya çıkan pekiştirmeler de olumsuz pekiştirmelerdir.Örneğin ödev yapmayan öğrencinin ödev yapmama eğilimi olumsuz pekiştireç ;bu davranışın tekrarlanması da olumsuz pekiştirmedir.
İnsanlarda ödülün miktarı arttırılınca davranışın pekişme ihtimali yüksektir. Ancak hayvanlarda çoğu zaman ödül miktarı pek değişikliğe yol açmaz.
Öğrenilmemiş olan pekiştireçlerle yapılan pekiştirmelere birincil pekiştirme;örn:yiyecek
Öğrenilmiş olan pekiştireçlerle yapılan pekiştirmelere de ikincil pekiştirme denir.örn:zil sesi
Klasik ve Edimsel koşullanmanın karşılaştırılması:
*Uyarıcının türü açısından: Klasik koşullanmada uyarıcı belirli bir olaydır ve kısa sürelidir.ışık ses gibi
Edimsel koşullanmada uyarıcının birçok öğesi vardır ve uzun sürelidir.
*Öğrenilecek davranışın türü açısından: Klasik koşullanmada davranış belirlidir,doğuştan gelme davranıştır.
Edimsel koşullanmada davranışlar çeşitlidir ve rastlantı sonucu ortaya çıkar.
Öğrenme Süreçleri:
Genelleme:Koşullu tepkiyi yaratan uyarıcını benzerlerine de aynı koşullu tepkinin gösterilmesidir.Örn Köpekten korkan çocuğun kediden de korkması
Ayırt etme:Genellemenin karşıtı olarak hangi uyarıcıya hangi tepkinin gösterileceğini ayır etmedir.Örn kediden korkan çocuğun köpekten korkmaması.
Sönme:Koşullanmış davranışta görülen zayıflamadır.Örn:Zil sesine koşullanmış köpeğin zil ile birlikte et verilmemesi sonucu bu koşullanmanın kaybolması(köpeğin zil sesine karşı salya salgılamaması)
Kendiliğinden Geri gelme:Sönen bir koşullanmış davranışın belli bir süre sonra aynı şartlarda yeniden
canlanmasıdır.Örn:Zil sesine karşı oluşan koşullanmanın sönmesine rağmen belli bir süre sonra tekrarlandığında hemen aynı koşullanmayı ortaya çıkarması.
3-Model alarak Öğrenme:Taklit yolu ile öğrenme de denir.İnsan ve hayvanların beğendikleri,büyükleri,ve ya özendikleri kişileri taklit ederek onlar gibi davranmayı öğrenmesidir.Örn:Bir yavru kuşun annesi gibi ötmesi,Bir gencin pop sanatçısını taklit ederek onun gibi giyinmesi.
4-Bilişsel Öğrenme:Organizmanın algılama hatırlama düşünme gibi zihinsel yetileri aracılığıyla öğrenmesidir.Bu tür öğrenmenin ağırlık noktası bilgilerin biriktirilmesi ve işlenmesidir.Bu nedenle de bilişsel öğrenme geçmiş yaşantılar sonucu olayların anlam değiştirmesi ya da insan ve hayanın geliştirdiği yaşantı sonucu bilgiyi işleme tarzında meydana gelen değişiklik şeklinde tanımlanabilir.Örn: kitap okuyarak,TV izleyerek ya da bir olaya tanık olarak birçok şey öğreniriz.
5-Sezgisel Öğrenme:Kavrama yoluyla öğrenme de denir.Sezgisel öğrenmede çözümü gereken durumun öğeleri arasındaki ilişki bir anda görülür.Başarılı davranış akıl yürütme ve öngörü sayesinde bir anda görülür.Örn:Çok zor sandığımız bir matematik problemini bir müddet düşündükten sonra birden kavrayarak çözüme ulaşmak.
6-Farkında olmadan Öğrenme:İnsan yaşamında farkında olmadan edinmiş olduğu bilgilerdir.Örn:Hiç düşünmediğimiz halde okulumuzun nerede olduğunu bilmemiz.
7-Motor(hareketle)öğreneme:Bir eylemin,bir harekettin nasıl daha iyi hızlı ve doğru yapılacağını öğrenmektir.Örn:Araba sürmesini bilen birinin zamanla bu davranışı daha doğru ve iyi yapabilmeyi öğrenmesidir.
8-Deneme yanılma yoluyla öğrenme:Organizmanın karşılaştığı bir problemi çözmek için denediği çeşitli yollardan,hangisinin problemi çözdüğünü öğrenerek benimsemesidir:Çocukların yap-boz oyununu oynayarak ev yapmayı öğrenmesi.
Öğrenmede Rol Oynayan Etkenler:
1-Öğrenenle ilgili etkenler:
a-Organizmanın belli bir biyolojik olgunluğa ulaşması gerekir.
b-Organizmanın belli bir zihinsel olgunluğa ulaşması gerekir.(zeka yaşının takvim yaşına uygun olması)
c-Uyarılmışlık hali:Öğrenilecek malzeme üzerinde dikkatin odaklaşması gerekir.
d-Aşırı kaygılı olmamak gerekir.
e-Uyarıcı ve davranımlar arasında benzerlik olması öğrenmeyi kolaylaştırır.
f-Öğrenme için güdülenmiş olmak gerekir.
*Güdüler kişiyi öğrenmeye özendirir.
*Güdüler birşeyin seçilmesinde önemli rol oynar.
*Güdüler kişinin davranışlarına yön verir.
Araştırmalarda Hem insanların hem hayvanların öğrenmesinde ödülün önemli rol oynadığını ödülün cezadan daha olumlu bir öğrenme sağladığı görülmüştür.
2-Öğrenilecek malzeme ile ilgili Etkenler:
a-Öğrenilecek konu öğrenenin beden ve zihinsel gelişimine uygun olmalıdır.
b-Öğrenilecek konu öğrenenin ihtiyacını karşılıyorsa daha kolay öğrenilir.
c-Öğrenilecek konu çok uzun ve çık kısa olmamalıdır.
d-Birbirine bağlı konulardan önceki iyi öğrenilmiş olmalıdır.
e-Öğrenilecek konunun anlamlı olması gerekir
3-Öğrenme tekniğine ,ilişkin etkenler
a-Çalışma zamanının bölünmesi
b-Konunun bütün olarak öğrenilmesi
c-Konunun tekrarı
d-Elde edilen sonucun bilinmesi,gerekir.
4-Öğrenmede Transferin rolü:
Transfer: önceki öğrenmenin şimdiki öğrenmeyi etkilemesi olayıdır.İkiye ayrılır:
1-Olumlu Transfer:Önceden öğrenilmiş bilginin veya etkinliğin sonraki başka bir bilgi ve etkinliği öğrenmeyi kolaylaştırmasıdır.Ör:Hentbol oynamayı bilen birinin basketbolü daha çabuk öğrenemesi
2-Olumsuz Transfer:Önceden öğrenilenin sonraki öğrenileceği zorlaştırmasıdır.Buna alışkanlık çatışması da denir.Örn:İki parmakla daktilo yazmayı bilen birinin on parmakla daktilo yazmayı öğrenememesi.
DERS ÇALIŞMA ALIŞKANLIKLARI VE ÖĞRENME
·Çalışma zamanının dağılımı
·Öğrenilecek konunun beden ve zihin gelişimine uygun olması.
·Öğrenmede ilerlemenin bilinmesi
·Öğrenilecek konunun ilgiyi çekmesi
·Konunun bütünüyle öğrenilmesi
·Önceden çalışılmış olması
·Konunun tekrarı
·Konunun anlamlı olması
·Konunun iyi okunması ve anlatılması
Öğrenmenin daha kolay olmasını sağlamaktadır.
BELLEK VE BELLEK SÜREÇLERİ
Bellek (hafıza):Geçmiş bir olayı ya da bir bilgiyi zihinde tutma ve hatırlama yetisidir.
BELLEĞİN TÜRLERİ 1-KISA SÜRELİ BELLEK:
Bu bellek türü,gerekli olan bilgiyi kısa bir süre için akılda tutmayı ve hatırlamayı sağlar. Bilgileri birkaç dakika için depolar, kullandıktan sonra da artık işe yaramayacağı için saklamaz.
Örneğin;arayacağımız bir tel. numarasını rehberden bulur arar ve tekrar unuturuz.
Bilgilerimizin kısa süreli bellekte daha fazla kalmasını sağlamak için “tekrarlama” ve “gruplama”dan yararlanırız.
Örneğin 325146878 gibi bir sayıyı 325 146 878 şeklinde gruplamak hatırlamamızı kolaylaştırır.
2-UZUN SÜRELİ BELLEK:
Bilgiyi beceriyi saatler,günler,aylar ve yıllarca zihinde tutar ve hatırlamayı sağlar. Uzun süreli belleğe bilgiler kısa süreli bellekten geçer. Bu bellekte bilgiler kullanıldıktan sonra atılmaz,saklanır.
Örneğin,birinci sınıftaki öğretmenimizin adı uzun süre belleğimizde kalmıştır.
KISA SÜRELİ BELLEK İLE UZUN SÜRELİ BELLEK ARASINDAKİ FARKLAR:
1-Kısa süreli belleğin kapasitesi dardır, uzun süreli belleğin ise geniştir.
2-Kısa süreli bellekte bir bilgi kaybolmuşsa,gerçekten kaybolmuştur, uzun süreli bellekte durum böyle değildir.
Uzun süreli bellekte bilgi örgütleme ilkeleri:
Birey bilgiyi edinirken,bunu kendine göre örgütleyebilir. Bu örgütleme biçimi önceden bilinen bir düzene ya da akla uygunsa,bu durum hatırlamayı kolaylaştırır.
Bilgi edinirken içinde bulunulan ortam, hatırlama anındaki ortama ne kadar çok benzerse,bellek görevini o kadar kolay yapar.
Örn.Piknikte tanıştığımız bir kimseyi parkta yürüyüş yaparken daha kolay,evlendirme dairesinde ya da konser salonunda daha zor tanırız.
Bütün bunlar bilgilerin anlam ilişkileri yönünden örgütlenmiş ve belli bir ilişkiler çevresi içine yerleştirilmiş olduğunu gösterir. BELLEĞİN TEMEL İŞLEMLERİ:
Belleğin kodlama,saklama ve çağırma olmak üzere üç aşamalı bir işlemi vardır.
HATIRLAMA VE TANIMA:
Öğrenilmiş olan bilgi ve becerilerin saklanıp yeniden canlanmasına hatırlama denir.
Tanıma;Bir nesnenin önceden görülmüş,öğrenilmiş ya da edinilmiş olduğunun farkına varmak demektir.Örn.Çoktan seçmeli test türündeki sınavlarda doğru cevabı bulmak tanımadır. Klasik sınavlarda sorulara cevap vermek ise hatırlamadır.
UNUTMA:Önceden öğrenilmiş olan herhangi bir şeyi hatırlama veya tanıma gücünün geçici ya da sürekli olarak yitirilmesine unutma denir.UNUTMA NEDENLERİ:
1-Beyinde hücre kaybının olması protein sentezinin olmaması
2-Geriye ket vurma;yeni öğrenilenlerin daha önce öğrenilmiş olanları unutturmasıdır.
3-İleriye ket vurma;Önce öğrenilenlerin yeni öğrenilecek olanları unutturmasıdır.
4-Öğrenilenlerin kullanılmaması
5-Baskı altında tutma(bilinçaltına itme)
UNUTUMAYI GÜÇLEŞTİREN NEDENLER:
1-Öğrenmenin yeterli olması
2-Öğrenilenlerin anlamlı olması
3- Öğrenmeden sonra dinlenilmesi (uyumak gibi)
4-Tekrarlar yapılması
BELLEK BOZUKLUKLARI:
Bellek yitimi(amnezi):Sarsıntı yüksek ateş,beyin zedelenmesi,baskı gibi nedenlerle hatırlama gücünün bir kısmının yada tümünün yitirilmesidir.
Belleğine yeni bilgiler işleme yeteneğinde bir bozukluk olan kişide, geleceğe yönelik bellek yitimi var demektir.Eski anılarla ilgili abartılmış bir bellek yitimi ise geçmişe yönelik bir bellek yitimi diye adlandırılır.
Beyinde belirli bölgelerde kan akışındaki kısa süreli aksamalar,geçici genel bellek yitimine yol açabilir.Bazı bellek yitimleri,beyindeki hasar ve hastalıklardan ayrı olarak daha çok psikolojik kaynaklıdır.(hipnoz,gerilim gibi)
Kişinin saatlerce hatta haftalarca evinden uzaklaştığı,füg durumu hem psikolojik hem de organik modellerle açıklanabilir.
Belleğin çarpıtılması(paramnezi);bilinçsizce yapılan uydurmaların yanı sıra geriye yönelik çarpıtmaları da içerir.
Anıların bilinçli bir biçimde süslenmesi,dejavu;daha önceki bir yaşantıyı gerçekdışı olarak,tanımama durumu olan jamais vu gibi olgularda belleğin psikolojik özellikleri olarak düşünülebilir.
Olağanüstü yüksek bellek kapasitesi (hiperamnezi) ne de rastlanabilir.
Kaynak: www.englishpage.blogcu.com
Teknoloji
Öğrencilere Özel Lise 2 Psikoloji Ders Notları ve konu Anlatımı UYARILMA İHTİYACI VE GÜDÜLENME,...
bu yazılar için çok çok teşekkür ederim 🙂 🙂