DIŞ POLİTİKA
Giriş:
1-İç ve dış politika ilkesi olarak “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesi benimsendi.
2-Savaş korunma amacı olarak görüldü. Başak bir devletin topraklarını almak için politika izlenmedi.
3-Milli Egemenlik ve milli menfaatler ön planda tu-tuldu.
4-İlk yıllarda misak-ı milli gerçekleştirilmeye çalışıldı.
5-1920-1936 yılları arasında batıya karşı SSCB’ nin dostluğu devam ettirildi.
6-1936-1945 yılları arasında İtalya’nın saldırgan tutumuna karşı ve batı ile ilişkileri yumuşatmak için İngiltere ile dost geçinildi.
7-1945’den sonra SSCB tehdidine karşı ABD ile dost geçinildi.
8-1928’de Afganistan ile dostluk antlaşması imzalandı
9-1930’a kadar Lozan’dan kalan problemler halledildi.
10-1925’de SSCB ile saldırmazlık antlaşması imzalandı.
11-1928’de İtalya ile tarafsızlık ve uzlaşma antlaşması imzalandı.
12-1935-1938 arasında Avrupa’nın bloklaşma durumundan dolayı Avrupalı devletlere karşı çok yönlü bir politika izlendi; ki bu da Montrö Antlaşmasının imzalanmasında etkili oldu.
13-1919-1920 arası Türkiye’nin dost arayışı dönemidir.
14-1920 sonrasında bir yandan SSCB ile iyi geçinilirken; bir yandan da işgalciler arasındaki ayrılıklardan faydalanmanın yolu arandı.
15-1923-1930 arasında Lozan’dan kalan problemler halledildi.
16-Milli çıkarların korunmasına, devletlerin eşitliği ilkesine uyulmasına ve ittifaklar kurulmasına önem verildi.
A-Nüfus Mübadelesi
Nüfus sorunu Lozan Görüşmelerinde halledildiği halde uygulanma safhasında Yunanistan problem çıkarmıştır. Yunanistan İstanbul’da daha fazla Rum kalmasını istiyor; Türkiye ise yasalar çerçevesinde bu işi halletmek istiyordu. Nüfus mübadelesi sorunu Yunan başkanı ile Mustafa Kemal arasında 1930 yılında görüşülerek 10 Haziran 1930’da imzalanan Ankara Antlaşması ile halledildi. Bu antlaşmadan sonra Türk-Yunan ilişkileri düzelmiştir. Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluk ilişkileri 1954 yılında meydana gelen Kıbrıs sorununa kadar devam etmiştir.
B-Yabancı Okullar
Lozan Antlaşmasına göre yabancı okulları Türkiye’nin belirleyeceği şartlara uyacaktı. Türkiye 1924 yılında okullarda dini ayin yapılması için bulundurulan salonların kapatılmasına; 1925 ve 1926 yıllarında ise yabancı okullarda Türkçe, Tarih ve Coğrafya gibi derslerin Türk öğretmenler tarafından okutulmasına; derslerde Türklük aleyhine bilgiler olmamasına ve okulların Türk müfettişler tarafından denetlenmesine dair kanunlar çıkardı.
Fransa ve Papalık başta olmak üzere, Avrupalı devletler Türkiye’nin yabancı okullar konusundaki uygulamalarına karşı çıktı. Fakat okullar meselesini iç meselesi sayan Türkiye yabancı devletleri iç işlerine karıştırmadı.
C-Dış Borçlar Meselesi
1928’li yıllarda görülen dünya ekonomik bunalımı Türkiye’yi de olumsuz etkiledi ve Türkiye Fran-sa’ya olan borcunu gerektiği gibi ödeyemez hale geldi. Bu durumdan dolayı Fransa ile bir müddet gerginlik yaşandıysa da; sorun 1930 yılında karşılıklı görüşmeler sonucunda çözüldü.
NOT: 1954 yılında, borçların, ana parasının ödenmesi; 1984 yılında ise faizinin ödenmesi tamamlandı.
D-Irak Sınırı ve Musul Meselesi
Musul Meselesi Lozan’ın bıraktığı problemlerden biriydi. İngiltere zengin petrol yataklarına sahip olmasından dolayı Musul’u Türkiye’ye bırakmak istemiyor ve sömürgeci düşünce ve ahlakı doğrultusunda bu konuyu kendi lehine çözümleyebilmek için her problemi çıkarıyordu.
Musul Meselesinin çözümü için Türkiye ile İngiltere arasında görüşmeler 19 Mayıs 1924’de başladı. Fakat İngiltere Hakkari’yi de tartışmalı bölgeden görmek isteyince görüşmeler kesildi. Bundan sonra mesele önce Milletler Cemiyetine, sonra Lahey Adalet Divanına gitti. Meselenin kendi konusu olmadığını ileri söyleyen Adalet Divanı meseleyi tekrar Milletler Cemiyetine havale etti. Meselenin bu şekilde uzatılması; İngiltere’nin zaman kazanarak Musul ve civarında olaylar çıkarıp meseleyi lehine çözümleyebilmek isteyişinin bir sonucudur.
5 Haziran 1926’da imzalanan Ankara Antlaşması ile ;
1-Musul ve çevresi İngiliz mandaterliği altında bulunan Irak’a bırakıldı.
2-Irak hükümeti Musul petrol gelirlerinin vergisinin %10’unu 25 yıl süre ile Türkiye’ye vermeyi kabul etti. (Türkiye bu gelirden bir defaya mahsus olmak üzere 500.000 sterlin aldı.)
Önemi:
1-Bu günkü Türkiye-Irak sınırı çizildi.
2-Türk-İngiliz ilişkileri düzelmeye başladı.
3-Misak-ı Milliden taviz verildi.
E-Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Girişi
Milletler Cemiyeti 10 Ocak 1920’de Cenevre’de kurulmuştur.
Musul Meselesinde İngiltere’nin çıkarlarına hizmet etmiş olduğundan dolayı; Türkiye Milletler Ce-miyetine uzun bir süre güven duymadı.Türkiye’nin Avrupa’ya çok yakınlaşmak istemeyişinde SSCB’yi küstürmeme düşüncesi de vardır. Türkiye’nin Milletler Cemiyetine girmek gibi bir amacı yoktu. Lozan’dan sonra Türkiye’nin barış yolunda gösterdiği çabalar ve Musul’u Irak’a bırakmasından dolayı Türkiye’ye karşı sıcak davranmaya başlayan İngiltere Türkiye’yi Milletler Cemiyeti üyeliğine davet edince; uluslararası barışa katkıda bulunmak istediğini göstermek isteyen Türkiye Milletler Cemiyetine 18 Temmuz 1932’de üye oldu.
NOT: 1934’de SSCB de MC’ ye üye oldu.
F- Balkan Antantı(9 Şubat 1934)
Antantın Oluşmasının Sebebi:
1933’den sonra İtalya’nın hızlı bir şekilde silahlanarak Balkanlar’a yönelik politikalar üretmesi Balkan devletlerini ve Türkiye’yi endişelendirmiştir.
Antantı Oluşturan Devletler:
Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya
Bu antant devletlerin toprak bütünlüğüne saygı gösterme ve iç işlerine karışmama esasına dayanıyordu.
Önemi:
1-Türkiye Yunan sınırını güvence altına aldı.
2-Türkiye bölgede lider konumunda olduğunu gösterdi.
3-Türkiye uluslararası barışa katkıda bulunmak istediğini gösterdi.
4-Montrö Antlaşması için Türkiye taraftar buldu.
Not: Balkan Antantı II. Dünya Savaşının başlaması ile dağıldı.
G-Montrö Sözleşmesi (20 Temmuz 1936)
Türkiye Lozan’da Boğazlar ile ilgili hükümleri, güvenlik konusunda Milletler Cemiyetinin etkili olacağı ve Avrupa’da silahsızlanmanın gerçekleşeceği ümidi ile, kabul etmiştir.
1933 yılından itibaren Almanya ve İtalya’nın hızlı bir şekilde silahlanması ve MC’ni bu duruma bir çare bulamaması Türkiye’yi Boğazların güvenliği konusunda endişelendirdi. Lozan Antlaşmasının Türkiye’yi Boğazlar konusunda kısıtlayan hükümlerinin kaldırılması için Türkiye 10 Nisan 1936’da Lozan’ı imzalayan devletlere birer nota gönderdi. Antlaşmaların hiçe sayıldığı ve devletlerin dost arayışı içinde olduğu bir dönemde Türkiye’nin istekleri olumlu karşılandı ve Boğazların Statüsü İsviçre’nin Montrö kentinde tekrar görüşüldü.
Montrö Sözleşmesinin İçeriği:
1-Boğazlar komisyonu kaldırılarak görevleri Türk devletine devredildi.
2-Boğazlara Türkiye’nin asker sokması kabul e-dildi.
3-Ticaret gemilerinin Boğazlardan serbest geçişi kabul edildi.
4-Savaş gemilerinin Boğazlardan geçişine sınırlama getirildi.
5-Savaş zamanında Türkiye’ye Boğazları kapatma hakkı tanındı.
Önemi:
1-Misak-ı Milli yönünde önemli bir adım atıldı.
2-Türkiye’nin uluslararası güç dengesinde önemi arttı.
3-SSCB kendisini Kara Deniz’de güvende hissetti.
4-Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki durumu güçlendi.
Açıklamalar:
1-İtalya sözleşmeyi daha sonra imzaladı. (İtalya Habeşistan’a saldırdığı zaman MC’de olan Türkiye de İtalya’nın bu davranışını kınamak zorunda kalmıştı.)
2-İngiltere Türkiye’nin Doğu Ak Deniz’de güçlü olmasını istiyordu.
3-SSCB Lozan’ın oluşturduğu Boğazlar rejimini beyenmiyordu.
4-Japonya II. Dünya Savaşından sonra görüşmeden çekildi.
H-Sadabat Paktı (9 Temmuz 1937)
Sebebi:
İtalya’nın Akdeniz Havzası ve Ortadoğu’ya yönelik saldırgan tutumu.
Katılan Devletler:
Türkiye, İran, Afganistan ve Irak
Önemi:
1-Türkiye İran ve Irak sınırını güvence altına aldı.
2-İtalya’ya karşı Balkanlar’da önemli bir caydırıcılık rolü üstlenmiş olan Türkiye Sadabat Paktı ile de tavrını devam ettirerek dünya barışına katkıda bulunma istediğini göstermiştir.
3-Türkiye bölgede öncü durumda olduğunu göstermiştir.
NOT: II. Dünya Savaşı başlayınca pakt dağılmıştır.
I- Hatay Sorunu
Fransa, 1936 yılında Hatay’dan çekilerek, bölgeyi Suriye’ye bırakmak isteyince; bu durumun Ankara Antlaşmasına uymadığını ileri süren Türkiye MC-ye baş vurdu.
II. Dünya Savaşı’nın belirtileri oluştuğundan dolayı Fransa Hatay meselesinde Türkiye’yi pek uğraştırmadı.
3 Temmuz 1938’de Hatay meselesi çözümlendi. Bu çözüm doğrultusunda; 5 Temmuz 1938’de Türk askeri Hatay’a girdi. 2 Eylül 1938’de Hatay Meclisi açıldı. Tayfur Sökmen devlet başkanı, Abdurrah-man Melek başbakan oldu.
Hatay Meclisi’nin verdiği kararla Hatay 29 Haziran 1939’da Türkiye’ye katıldı.
Önemi:
1-Misak-ı Milli yönünde son adım atıldı.
2-Güney sınırı son halini aldı.
3-Mustafa Kemal II. Dünya Savaşı öncesi gelişmelerini Türkiye’nin lehine kullanarak dahiyane bir siyaset izlediğini gösterdi.
NOT: Hatay Türkiye’ye katılan son toprak parçasıdır.
Bu içerik internet kaynaklarından yararlanılarak sitemize eklenmiştir
saolun performansıma yardımcı oldu teşekkürler…
Rica ederiz.. :=)