1. ANKARA’NIN TÜRKİYE İÇİNDEKİ KONUMU1970 yılı Ankara’sına baktığımızda kent nüfusun 1.200.000’e, kentleşme oranı ise %71’ne ulaşmış ve şehir 14000 ha.’lık bir alana yayılmış bulunmaktadır. Aynı yıl Türkiye’nin nüfusu 35 milyona, kentleşme oranı ise %35’e gelmiştir. Bununla beraber bu veriler tek başına kentin 1923 yılından beri geçirdiği değişimleri yansıtmamaktadır. Ankara’nın büyümesindeki en büyük etken kentin II. Dünya Savaşı sonrasında tarım sektöründe meydana gelen yapısal değişimler sonucu ortaya çıkan kırdan kente göç dalgasından, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olması nedeniyle, fazlasıyla etkilenmesidir. Bunun yanı sıra bu 47 yıllık dönemde kentin kaderini etkileyen karrlar alınmış, imar konusunda yeni ve önemli sonuçlar doğuran düzenlemeler yapılmıştır.
Kentin kaderini etkileyen plan kararları 1932 yılında onanan Jansen planı ile, 1957 yılında onanan Yücel-Uybadın planında alınmış, bununla beraber bu planlama çalışmaları kentin önlenemez büyümesini kontrol altına alamamış, yanlış nüfus projeksyonları ve artan spekülatif baskılar 1970’e gelindiğinde kentin ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmasına sebep olmuşlardır. Kentin sorunlarına çözüm bulunması amacıtla, 1965 yılında alınan kararla İmar İskan Bakanlığı’na bağlı Ankara Nazım Plan Bürosu’nun (ANPB) kurulması için çalışmalara başlanmış ve büro 1968 yılında çalışmalarına başlamıştır.
Ankara’nın 1970 dönemindeki sosyal ve ekonomik yapısına bakldığında kentin başkentlilk işlevi kentteki faaliyetleri önemli oranda etkilediği görülmektedir. Kentin faal nüfusunun çoğunluğu hizmet sektöründe çalışakta ve bu nüfusun büyük kısmını kamusal hizmetlerde çalışanlar oluşturmaktadır. Kentin sınai faliyetlerde gelişmemişliği ürettiği katma değerden de anlaşılmakta ve kent sahip olduğu konuma göre az üretmektedir. Aynı eksiklik toptan ve perakende ticaret faaliyetlerinde de görülmektedir.
Kentin mekansal yapısına bakıldığında,kentin demiryolu ile ikiye ayrıldığı düşünülürse, bu iki parçanın kuzey tarafında daha çok alt gelir gruplarının, güneyde ise üst gelir gruplarının yaşadığı söylenebilir. Merkezin yapısına bakıldığında ise Ankara’nın 1970 yılında iki kutuplu bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. 1950 sonrası dönem, kent merkezinde baskı unsuru oluşturan küçük sanayi kuruluşlarının kooperatifler oluşturarak, bu baskıyı azalttıkları söylenebilir. Kentteki diğer önemli alan kullanım şekillerine bakıldığında iki merkezli yapının bu alan kullanımlarını da ikiye böldüğü, ancak Kızılay’ın merkez gelişmişliği konusunda Ulus’a baskın çıkmaya başladığı söylenebilir.
2. ANKARA’DA YASAL VE YÖNETSEL YAPI
2.1. YASAL YAPI
2.Dünya Savaşı sonrasında tüm dünya kentleri gibi Türkiye’deki şehirlerde büyük değişimlere uğramış, bu değişimleri karşılayabilmek adına pekçok yasal düzenlemeler getirilmiştir. Tekeli bu düzenlemeleri beş başlıkta anlatmıştır. Bunlardan birnicisi 1945 yılında 4759 sayılı yasayla İller Bankası’nın kurulmasıdır. Bu kurum hem kentleşmenin henüz algılanmadığı bu dönemde kurulmuş ve belediyelere teknik ve mali yardımda bulunmuş ancak kentlerin büyük dönüşüm yaşadığı bu dönemde yetersiz kalmıştır. İkinci değişiklik 1948 yılında 5237 sayılı yasayla belediye gelirleri kanunun çıkartılmasıdır. Bu yasa henüz özerkleşmemiş yeni belediyelere bir kaynak sağladıysa da yeterli mali desteği verememiştir. Üçüncü değişiklik 1954 yılında 6235 sayılı yasayla Türk Mühendis ve Mimarlar Odası’nın kurulmasıdır. Bu odalar ileriki yıllarda eleştirel bir rol yüklenen sivil toplum örgütleri olmuşlardır. Dördüncü gelişme 1956 yılında 6785 sayılı imar kanunun çıkarılmasıdır. Tekeli bu yasayı dünyada o dönemde gelişmeye başlayan yeni planlama anlayışının yasası olarak tanımlanmıştır. Bu yasada da 1936’dan bu yana olduğu gibi imar planlarını onama yetkisi Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na aittir. Beşinci düzenleme ise 1958 yılında 7116 sayılı kanunla imar ve iskan bakanlığı’nın kurulmasıdır. Bu bakanlık hızlı kentleşmeyi planlama, konut ve yapı malzemeleri konularındaki uzmanlarla karşılayabilmek amacıyla kurulmuştur.
Savaş sonrası bu erken dönem düzenlemelrinin ardında ülke çapında planlamasını etkileyen önemli bir değişiklik 1960 yılında 91 sayılı yasa ile, Milli Birlik Komitesi tarafından DPT’nin kurulmasıdır. Makro ölçekte tüm planlama faaliyetlerini üstlenmek, kalkınma planlarının yapmak, özel sektör veya yabancı sermaye gibi dış etkenlerin plan hedef ve amaçlarına uygun şekilde düzenlenmesini sağlamak, ve bu çalışmaların başarı ile uygulanabilmesi için ilgili yönetsel kuruluşlara önerilerde bulunmak gibi görevleri üstlenen kurum başbakana bağlı ve genel bütçe içinde yer alan bir kuruluş olarak oluşturulmuştur.
Daha demokratik bir çerçeve oluşturmak amacıyla oluşturulan 1961 Anayasası’nın etkilerinden biri olarak görülebilecek bir düzenleme yerel yönetimler için yapılmış ve 1963 yılında 307 sayılı belediye yasası oluşturulmuştur. Bu yasa ile belediye başkanının doğrudan halktarafından çoğunluk usulüyle seçilmesi kabul edilmiştir. Bununla beraber belediyeler maddi olarak merkezi yönetimlere bağımlı olmayı sürdürmüş, kaynak sorunları yaşamaya devam etmişlerdir.
1969 yılında 1164 sayılı yasayla kurulmuş olan Arsa Ofisi’nin oluşturlma amacı kent içindeki arsa fiyatlarını kontrol etmektir. Nitekim İmar ve İskan Bakanlığı bu konuda yeterli donanıma sahip değildir. (Tekeli:98) Arsa Ofisi Bakanlığa bağlı olarak kurulmuştur.
1970 öncesi konuta ilişkin önemli bir yasal düzenleme kooperatifler yasaı ile gelmiştir. 1163 sayılı kooperatif yasası 1969 yılında çıkarılmış ve konut kooperatiflerinin başarı şansının arttırmayı hedeflemiştir. Yasanın getirdiği önemli bir değişiklik kooperatiflerin üst örgüt kurabilmeleridir. Böylece kooperatiflerin orta çıkarlarını koruyabileceği düşünülmüştür.
1970 öncesinde bu konuya ilişkin bir başka önemli yasak düzenleme 1965 yılında çıkartılan 634 sayılı kat mülkiyet yasasıdır. Bu yasa kat sahipleri arasındaki ilişkileri düzenlemek açısından önemlidir. Bununla beraber bu yasa Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerde hızlı bir yık yap sürecine girilmesine sebep olmuştur.
Bu dönemde büyük kentlerdeki gecekondu sorununu çözmek amacıyla da pek çok yasal düzenleme getirilmiştir. 1948 yılında kabul edilen ve sadece Ankara için geçerli olan 5218 nolu yasa ile gecekondu yapacaklara arsa sunmak amaçlanmıştır. Daha sonra tüm türkiye için geçerli olan düzenlemeler getirildi. 1948 yılında çıkarılan 5228 sayılı yasa gereksinime sahiplerine yardım amacıyla Emlak Kredi Bankası’na yetki verdi. 1953 tarihli 6188 sayılı Bina yapımını teşvik yasası ise belediyelre, ihtiyaç duyanlara arsa temini için izin veriyordu. Buna benzer bazı başka düzenlemeler de getirilmiş, en son olarak 1966 yılında 775 sayılı gecekondu yasası kabul edilmiştir. “Gecekondu” kavramına ilk kez yer verilen bu yasa gecekondu alanlarında tasfiye, ıslah ve önleme bölgelerinin oluşturulmasına olanak tanımıştır.
I. ve II. Beş Yıllık Kalkınma Planları:
Birinci beş yıllık kalkınma planının ortaya koyduğu yıl olan 1963 sonrasında, bu çıkarılan yasaların bu plandaki hedeflere ulaşmak amacıyla çıkarıldığı düşürülse 1970 öncesi çıkan iki kalkınma planına kısaca değinmenin yararlı olacağı anlaşılabilir.
Birinci beş yıllık plan büyük kentlerin sınırsız büyümesini istememiş, az gelişmiş kentlerde kamu yatırımları yaparak buralarda iş olanaklarını artırmayı hedeflemiştir. Bu planda 61 anayasasının 49.maddesindeki dar gelirliye konut sağlama politikasından hareketle ve konut üretiminin yolları aranmış, gecekonduların içinde yaşayanlara barınak bulmadan yıkılmaması ilkesi kabul edilmiştir. İkinci beş yıllık kalkınma planı, 1.de olduğu gibi bölgelerarası dengeli kalkınma amacını gütmekle beraber büyük kentlerin daha da büyümesini ekonomik ve toplumsal gelişme için olumlu görmüş ve bu noktada çelişkiye düşmüştür.( keleş: 2000) bu planda imalat sanayinin konuttan önce geldiği belirtilmiş ve devletin konut sektöründe yatırımcı değil, düzenleyici olacağı belirtilmiştir. Toplu konut alanları da ilk defa bu planda önerildi. (Tekeli: 1998)
Bu içerik internet kaynaklarından yararlanılarak sitemize eklenmiştir