YARDIMCI YÜKLEMLER
1. Tanım
Bu bölümde ele alınan yüklemler birer yardımcı yüklemdir. Tek başlarına kullanıldıklarında yüklem olarak taşıdıkları anlamı taşımazlar (“Yes, I can” gibi kısa yanıt durumları dışında). Bu nedenle, kimi yardımcı yüklemlerin isim ya da yüklem olarak taşıdıkları anlama (can (n) = teneke kutu, have (v) = sahip olmak, May (n) = Mayıs, must (n) = gereklilik, will (n) = irade; vasiyetname) dikkat etmek gerekebilir.
2. Kullanım ve Çeviri
Yardımcı yüklemler alfabe sırasına göre ele alınmıştır.
2.1. be (am / is / are) able to
“Bir şeyi yapabilmek” anlamını taşır.
– I am able to run a mile.
Bir mil koşabilirim.
– They will be able to complete the project on time.
Projeyi zamanında tamamlayabilecekler.
– She was able to say a few words.
Birkaç kelime söyleyebildi.
– We haven’t been able to understand it.
Onu anlayabilmiş değiliz.
Bu yapı Türkçe’ye “yüklem + – EbIl- ” ile aktarılır. Gerekli zaman takısı eklenir.
2.2 can
a) bir şeyi yapabilmek
– Can you speak German ?
Almanca konuşabilir misin ?
b) olasılık
– He can be here any moment.
Her an gelebilir.
c) izin, rica
– Can I leave early ?
Erken çıkabilir miyim ?
– Can you turn the volume down ?
Sesi kısabilir misin ?
Bu kullanımlar (a-c) Türkçe’ye “yüklem + – EbIl- ile aktarılır.
d) Olumsuz sonuç çıkarma
– It can’t be her. She is much taller.
Bu o olamaz. O daha uzun boylu.
e) Geçmişe ait olumsuz sonuç çıkarma.
– She can’t have left earlier.
Daha erken çıkmış olamaz.
2.3. could
a) Geçmişte bir şeyi yapabilmek.
– I could swim across the lake then.
O zamanlar gölü yüzerek geçebilirdim.
b) olasılık
– Perhaps she could answer all the questions.
Belki de tüm sorulara yanıt verebilir.
c) izin, rica
– Could you do me a favour ?
Bana bir iyilik yapar mısın ?
d) teklif
– Could we meet at around 12 tomorrow ?
Yarın saat 12 civarında buluşabilir miyiz ?
e) Sonuç çıkarma
– He could be at home. He could be sleeping.
Evde olabilir. Uyuyor olabilir.
f) Gerçekleşmemiş, geçmişe ait olasılık
– I could have passed the test.
Sınavı geçebilirdim.
2.4. dare
a) Cesaret etmek
– She daren’t do it.
Yapmaya cesaret edemez.
b) Sadece I daresay yapısı ile, olasılık
– I daresay you are tired.
Sanırım yorgunsun.
2.5. had better
Tercih, “olsa iyi olur”
– Hadn’t we better start rightaway ?
Hemen başlamak/başlamamız iyi olmaz mı ?
– I’d better keep it in a box.
Onu bir kutuda saklasak iyi olur.
2.6. have (got) to
a) Konuşmacının gerçeklere dayanarak ilettiği zorunluluk.
– She has to leave immediately. There is a phone call.
Hemen çıkması gerek. Telefon var.
b) Gerekmezlik (= needn’t )
– You don’t have to study at all.
Hiç çalışman gerekmez.
– She won’t have to go.
Gitmesi gerekmeyecek.
– We didn’t have to buy anything.
Hiçbirşey satın almamız gerekmedi.
Kimi zaman have = sahip olmak yüklemi, have to yardımcı yükleminin kullanımına benzer bir çekilde kullanılıyor olabilir. Cümlenin anlamını yanlış anlamamak için dikkat etmek gerekir.
– This book has a lot to say.
(= This book has a lot of things to say.)
2.7. may
a) Olasılık
– We may never see that comet again.
Bu kuyruklu yıldızı bir daha hiç göremeyebiliriz.
b) İzin, rica
– You may go.
Gidebilirsin.
c) Gelecekte tamamlanması olası eylem.
– Many species may have died out by then.
O zamana kadar pek çok tür tükenmiş olabilir.
d) Geçmişe ait olası eylem
– He may have missed the bus.
Otobüsü kaçırmış olabilir. / Belki de otobüsü kaçırdı.
e) Geçmişte gerçekleşmemiş olasılık
– They may have won the match. They played terribly.
Maçı kazanabilirlerdi.
f) may as well = had better
“may well” kullanımına dikkat ! Bu yapıda well kelimesi pekala, neden olmasın anlamını taşır.
g) Dualar “may” ile olur. “May” yardımcı yüklemi özneden önce gelir.
– May God be with you.
Tanrı seninle olsun.
h) “Rağmen” anlamı veren cümlelerde, devrik yapıda “may” kullanılabilir.
2.8. might
a) zayıf olasılık
– This medicine might have some side effects.
Bu ilacın bazı yan etkileri olabilir.
b) izin isteme
– Might we suggest something ?
Birşey önerebilir miyiz ?
c) gelecekte tamamlanması olası eylem
– By the year 2.000, you might have died.
2000 yılına gelindiğinde ölmüş olabilirsin(iz).
d) geçmişe ait olası eylem
– He might have tried to contact you.
Sana ulaşmaya çalışmış olabilir.
e) geçmişte gerçekleşmemiş olasılık
– They might at least have apologized.
En azından özür dileyebilirlerdi [ama dilemediler]
f) might as well = had better
2.9. must
a) konuşmacının zorunlu gördüğü, kendi fikrine dayalı zorunluluk
– I don’t want her here. She must go.
Onu burada istemiyorum. Gitmeli./Gitmesi şart.
b) çok kuvvetli olasılık
– There must be a mistake. Check it again.
Bir hata olmalı./ Mutlaka bir hata vardır. Yeniden kontrol et.
– He must be sleeping. I can hear his snore.
Uyuyor olmalı. Horultusunu duyabiliyorum.
Bu yapının olumsuzu mustn’t ile değil can’t ile oluşturulur.
c) Yasaklama
– You must not take any pictures here.
Burada fotoğraf çekmemelisin(iz).
d) Geçmişte gerçekleşmiş olması olası eylem
– He must have missed the bus.
Otobüsü kaçırmış olmalı.
Bu yapının olumsuzu musn’t have ile değil can’t have ile oluşturulur.
2.10. need(n’t)
a) Gerekmezlik (= don’t/doesn’t have to)
– You needn’t worry.
Endişelenmen gerekmez/gereksiz.
b) Gereklilik
– Need I sign it ?
İmzalamam gerekir mi ?
c) Geçmişte gerek olmadığı halde yapılmış eylem.
– We needn’t have brought our tent; his tent is large enough.
Çadırımızı getirmemiz gerekmezdi. Onun çadırı yeterinde geniş.
2.11. ought to
a) Öğüt, tavsiye
– It ought to be cleaned every two months.
İki ayda bir temizlenmesi gerek.
b) Geçmişte gerçekleş(me)miş olasılık.
– She ought to have been more careful
Daha dikkatli olması gerekirdi.
2.12. shall
a) Gelecek. Resmi kullanım.
– When shall we announce the results ?
Sonuçları ne zaman açıklayacağız ?
b) Sadece I ve we ile, öneri.
– Shall we go out ?
Çıkalım mı ?
c) Will yerine. Resmi kullanım.
– The accused shall be interrogated.
Sanık sorguya çekilecek.
2.13. should
a) Yükümlülük
– He should work harder.
Daha fazla çalışması gerek.
b) Şu anda gerçekleşmesi gerekirken gerçekleşmeyen – ya da bunun tam tersi – eylem.
– You should be at home now. You should be studying.
Şu anda evde olman gerekirdi. Ders çalışıyor olmalıydın.
c) Why veya How ile, tedirginlik ve öfke ifadesinde.
– How should I know it ?
Ben nereden bileyim ?
d) Olasılık
– He worked hard. So, he should succeed.
İyi çalıştı. Kazanması gerekir. / Kazanacaktır.
e) Geçmişte gerçekleşmemiş gereklilik
– She should have seen her mistake.
Hatasını görmesi gerekirdi.
f) Bazı yüklem ve sıfatlarla
– I advise that she should resign.
– Was it essential that he should be sacked ?
g) Second conditional yapıda, devrik cümle oluşturmak için.
– Should he come, give him my message.
2.14. used to
a) Geçmişte olan ve artık devam etmeyen al??kanlık.
– I used to exercise regularly.
Düzenli olarak alıştırma yapardım.
b) Olumsuz yapıda, geçmişte olmayıp sonradan edinilen al??kanlık.
– She didn’t use to smoke.
Eskiden sigara içmezdi.
– He never used to leave the office early.
Ofisten asla erken ayrılmazdı.
Her ne kadar used to ile doğrudan bir ilgisi olmasa da, karışıklığa çok çabuk neden olabildiği için be used to ve get used to yapılarına da değinmek yerinde olacaktır. Be used to “alışkın olmak”, get used to ise “alışkanlığı kazanmak” anlamlarını taşırlar ve yardımcı yüklem özellikleri yoktur.
– “Your neighbours upstairs are making a lot of noise.”
– “I’m used to it.”
– When I first moved to Ankara, life was difficult. Then I got used to living here.
2.15. will
a) Geleceğe yönelik durum, eylem
– I will come with you.
Seninle geleceğim.
– Next month, we’ll be opening a new branch.
Gelecek ay yeni bir şube açıyor olacağız.
– Next month, we’ll have opened a new branch.
Gelecek ay yeni bir şube açmış olacağız.
b) Rica, istek
– Will you please leave the door open ?
Lütfen kapıyı açık bırakır mısın ?
c) Geleceğe yönelik kesin ve doğal sonuç
– She is so stubborn. She’ll refuse it.
Çok inatçı. Reddeder./Reddedecektir.
2.16. would
a) Geçmişte alışkanlık. Used to yapısından farkı, bu alışkanlığın bitmiş olmasının gerekmemesidir.
– He would drink a glass of wine after dinner.
Akşam yemeğinden sonra bir bardak şrap içerdi.
b) Rica, istek
– Would you send the brochures as soon as possible ?
Broşürleri olabildiğince çabuk gönderir misiniz ?
c) Geçmişte zorunluluk, kimi zaman inat taşıyan eylem.
– I begged him to help me, but he wouldn’t.
Bana yardım etmesini istedim ama etmeyeceği tuttu.
d) Geçmişte gerçekleşmemiş eylem.
– We would have stayed longer but the weather changed.
Daha uzun kalırdık ama havalar değişti.
e) Second conditional türü kullanımda
– If you had not been so lazy you would be studying at university now.
O kadar tembel olmasaydın şimdi üniversitede okuyor olurdun.
2.17. would rather
“Tercih etmek, yeğlemek” anlamını taşır.
– I’d rather die keep silent.
Sessiz kalmayı yeğlerim. / Ben iyisi mi sessiz kalayım.
Tercih söz konusu olduğunda than kullanılır.
– We’d rather starve to death than eat it.
Onu yemektense açlıktan ölmeyi tercih ederiz,
would rather + kişi durumunda bu kişiden sonra gelen yüklem Simple Past Tense ile oluşturulur, ama anlam past değildir.
– I’d rather you went first.
Senin önce gitmeni tercih ederim.
3. Diğer kullanımlar
Bazı yardımcı yüklemler, özellikle Reported Speech yapılarda, birbirlerinin past hali olarak kullanılırlar. Bu konudaki yanılgılardan biri, shall yardımcı yükleminin past halinin should olduğudur; shall yapısının past hali sadece would yardımcı yüklemi olabilir.
Kaynak: