301 det much çokça, pek, fazlaca, çok, hemen hemen
302 v carry taşımak, kaldırmak, nakletmek, götürmek, çekmek
303 n authority otorite, yetki, yetki belgesi, hüküm, nüfuz, itibar
304 adv long uzun zamandır, epeydir, çoktan
305 a early erken, başlangıç, ilk, eski, çabuk, acele
306 n view bakış, görüş, görüş alanı, manzara, panaroma, görünüm
307 pron himself kendi, kendine, kendisi, kendini, kendisini, bizzat, kendinde
308 a public halk, kamu, genel, umumi, aleni, halka açık, devlete ait, ulusal, milli
309 adv together beraber, birlikte, hep birden, hiç durmadan
310 v talk konuşmak, görüşmek
311 n report rapor, tutanak, bildiri, haber
312 conj after dikten sonra
313 a only tek, biricik, ancak, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı
314 conj before önce, karşı, önceki, önde, önden
315 n bit bit [bilg.]; parça, kırıntı, lokma
316 n face ön, yüz, çehre, surat, sima, hal, tavır, eda, yüz ifadesi, görünüş
317 v sit oturmak, poz vermek, modellik yapmak, sınava girmek, konmak
318 n market pazar, çarşı, panayır, piyasa, borsa
319 v appear görünmek, gözükmek, ortaya çıkmak, belirmek, gibi gelmek
320 v continue devam etmek, sürmek, sürdürmek, uzatmak; uzamak, kalmak
321 a able yapabilen, muktedir, gücü yeten, yetenekli, beceri gerektiren, ebilen
322 a political politik, siyasal, siyasi, hükümet, devlet
323 adv later daha sonra, sonra, sonradan
324 n hour saat, zaman, vakit
325 n rate oran, kur, rayiç, değer, ücret
326 n law kanun,yasa
327 n door kapı, eşik, giriş
328 n court mahkeme; avlu, dar sokak; kort, oyun alanı
329 n office ofis, büro, devlet dairesi, bakanlık, görev, sorumluluk, ima
330 v let bırakmak, izin vermek, meydan vermek, ses çıkarmamak
331 n war savaş, harp, mücâdele, uğraşma
332 v produce üretmek, yapmak, göstermek, ortaya koymak, yayınlamak
333 n reason sebep, neden, gerekçe, sağduyu
334 adv less daha az, daha küçük
335 n minister bakan, vekil
336 n subject konu, fail, husus, söz konusu, mevzu, tema, ders, branş, sebep
337 n person adam, şahıs, kişi, tip, kimse, zat, birey
338 n term süre, dönem, koşul, devre, terim, ifade, söz, sınır taşı
339 a particular belli, belirli, özel, özgü, dikkatli, müşkülpesent, titiz, detaylı, ayrıntılı
340 a full dolu, tam, tok, etine dolgun, balıketi
341 v involve sarmak, yol açmak, gerektirmek, kapsamak, karıştırmak
342 n sort tür, çeşit, sınıf, kalite, tip
343 v require istemek, gerektirmek, icap etmek, gerekmek, gerekli olmak
344 v suggest önermek, teklif etmek, akla getirmek, tavsiye etmek
345 a far uzak, ırak, öbür, öteki, mesafe katetmiş
346 prep towards e doğru, karşı, e karşı, e yakın, yönünde
347 pron anything bir şey, hiçbir şey, herhangi bir şey,
348 n period periyot, dönem, çağ, devir, süre
349 v consider göz önüne almak, hesaba katmak, addetmek, göz önünde bulundurmak,
düşünmek, göz önünde tutmak, dikkate almak
350 v read okumak, anlamına gelmek, okunmak; çözmek, sökmek
Kaynak: www.englishpage.blogcu.com