Ortaçağ
Bu dönemin sonlarına doğru fizik çalışmaları iki ana konu üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlardan birisi mekanik, diğeri ise optiktir. Mekanikte Aristoteles’in hareket kuramı üzerinde çalışılmış, optikte ise İbn el-Heysem’in düşünceleri doğrultusunda çeşitli sorunlar üzerinde açıklamalar yapılmıştır.
Yunan Dünyası’nda olduğu gibi, Ortaçağ İslâm Dünyası’nda da, bugünkü fizik bilimine karşılık gelen bağımsız bir disiplin yoktur ve fizik araştırmaları, doğa felsefesinin sınırları içinde yürütülmüştür. Bu anlayış, aslında yakın dönemlere kadar gelmiştir. Mesela, fizik tarihinin en büyük bilginlerinden birisi olan Newton, temel yapıtını “Doğa Felsefesinin Temel İlkeleri” olarak adlandırmıştır ve dolayısıyla kendisini bir doğa filozofu olarak görmüştür.
İslâm Dünyası’ndaki fizik çalışmaları, hareket ve boşluk gibi, Aristoteles’in belirlediği konular çerçevesinde kalmıştır ve onun görüşlerine dayanmıştır. Oluş ve bozuluşa uğrayan her şey, Aristoteles metafiziğinin temelini oluşturan dört nedensel ilke doğrultusunda anlamlandırılmaya çalışılmıştır.
Hareket, belirli bir cismin, belirli bir biçimde gerçekleşen deviniminden oluşmuştur ve bu devinimin hem bir yapıcısı ve hem de bir amacı bulunmaktadır. Yine bu dönem fiziğinin diğer bir özelliği, bugün fiziğin bir dalı olan, ışık ve ses gibi belli başlı konuların, o dönem için fiziksel bilimlerin değil de, matematiksel bilimlerin bir dalı olarak kabul edilmesidir. Nitekim optik konusunda çok değerli çalışmalar yapan İbn el-Heysem, uzun süre Doğu’da ve Batı’da bir fizikçiden çok bir matematikçi olarak algılanmış ve tanınmıştır.
Yeniçağ
Bu dönemde fizik alanı diğer alanlar kadar gelişmemiştir. Ancak Gilbert’in mıknatıs üzerine yapmış olduğu deneysel incelemeler deneysel yöntemin güçlenmesini sağlamıştır.
Bu dönemde çağdaş mekanik ve optik bilimleri kurulmuştur. Galilei, kinematiksel yaklaşımı benimseyerek çağdaş mekaniğin temel problemlerini matematiksel olarak açıklanmış ve çözüme kavuşturulmuştur.
Eylemsizlik İlkesi’nin formüle edilmesi ile birlikte klasik mekaniğin doğal yer, ivme ve kütle gibi temel kavramları matematiksel bir biçimde yeniden ifade edilmiş ve durağanlık, hareket gibi, hareket de durağanlık gibi doğal bir olgu niteliğine kavuşturulmuş ve bu bağlamda hareket bir problem olmaktan çıkarılmıştır.
Newton ise Eylemsizlik İlkesi’nin doğal bir hareket olarak kabul edilmesi sonucunda döngüsel hareketin açıklanmasının gerekliliğini vurgula****** kinematiksel yaklaşımın yerine dinamiksel yaklaşımla göksel cisimlerin döngüsel hareketlerini çekim kavramı çerçevesinde çözüme kavuşturmuştur.
Optikte ise Newton, ışığın yapısına ilişkin olarak Parçacık Kuramı’nı ve Huygens ise günümüzde benimsenen biçiminden farklı bir Dalga Kuramı’nı geliştirmişlerdir.
Yakınçağ
Bu dönemdeki fizik araştırmalarının özellikle elektrik konusunda yoğunlaştığı ve Gilbert ve Otto von Guericke’in ardından, Du Fay, Franklin, Cavendish, Coulomb, Galvani, Ampere ve Volta’nın çalışmaları sonucunda elektriğin bağımsız bir fizik dalı olarak ortaya çıktığı görülmektedir.
Ayrıca, ses, ışık, ısı ve enerjinin doğasını açıklamaya yönelik çalışmalar yoğunlaşmış ve bu fiziksel varlıklar arasındaki ilişkiler matematiksel olarak gösterilmiştir. Dalton, kimyasal tepkimeleri açıklamak için Atom Kuramı’nı, Young ise ışığa ilişkin çağdaş Dalga Kuramı’nı geliştirmiştir.
Bu dönemde Görelilik ve Kuantum Kuramlarının ortaya çıkmasıyla birlikte, fizik alanı, kavram ve kuramları açısından
yeni temellere oturtulmuştur. Atom altı parçacıkların bulunmasından sonra Atom Kuramı bütünüyle yeni bir görünüme kavuşmuştur
Bu içerik internet kaynaklarından yararlanılarak sitemize eklenmiştir