Eğitim her kesimden insanın fikir sahibi olduğu ve iddialarda bulunduğu bir alandır. Örneğin, bir manava gidip apandisit ameliyatı olacağımızı ve ameliyat öncesi neler yapmamız gerektiğini sorsak sanırım yüzümüze boş boş bakacak ve sorumuzu anlamsız bulacaktır. Ama aynı manava sınavlarda başarılı olmak için nasıl çalışmamız gerektiğini sorsak söyleyecek çok sözünün olduğunu görürüz.
Evet eğitim her kesimden insanın söz hakkı olduğuna inandığı bir alandır. Peki bunun sonucunda ne olmaktadır. Elbette ciddi bir kaos oluşmaktadır.
Öğrenci her kesimden uzmanla karşı karşıya kalmış haldedir; konu aynı fakat düşünceler farklı ve bazen taban tabana çakışmaktadır.
*Günde 3 saat çalışın’
*Günde 5 saat çalışmazsan ODTÜ’yü rüyanda görürsün’
*Bazıları günde 1000 soru çözüyor, ya sen; zor kazanırsın’
Öğrenci, Eğitim Bilimi ile uzak yakın ilgisi olmayan bu sözleri evde anne ve babasından, pazardaki esnaftan, komşudaki ağabey ve abladan, ve de ne yazık ki okuldaki öğretmeninden dinlemektedir. Peki bu birbiriyle çelişen ifadelerle nasıl baş edeceğiz.
Tabii ki, yaklaşık 125 yıllık geçmişi olan ve öğrenme üzerine milyonlarca deney ve çalışma yapan psikolojiyle.
Evet, psikolojinin alt dalı olan Eğitim Biliminin bulguları her birimizi bağlayıcıdır; çünkü verileri bilimseldir. O halde bu bilim dalına kulak verelim.
Eğitim Bilimi, öğrenmeye ait 2 tür özellikten bahseder:
1) Her öğreneni bağlayıcı genel ilkeler
2) Kişiye özel ilkeler
Etkin Öğrenmede Genel İlkeler:
Kişiler arasında öğrenme düzeyi farklı olmasına rağmen herkesi bağlayıcı kurallar da yok değildir. Biz bunları beş başlık altında inceleyeceğiz:
1- Uyku düzeni (Aydınlıkta uyuma, aydınlıkta uyanma)
Beyin pilinin en önemli şarj cihazı uykudur. Uyku yeterli düzeyde alınmadığı takdirde dikkat dağınıklığı ve algılama güçlüğü çekeriz. Özellikle gürültü kirliliğinin çok olduğu şehirlerde uyku daha da bir önem kazanır.
Peki bu uyku süresi ne kadar olmalıdır; ve hangi aralıktaki uyku en fazla fayda sağlayıcıdır?Şehirleşme düzeyi arttıkça uyku ihtiyacı da artar. Şehir içi ulaşımın yoğun olduğu İstanbul ile her hangi bir kasabadaki öğrencinin fiziksel yorgunluğu bir olmadığı gibi uyku ihtiyacı da aynı düzeyde değildir.
ÖSS ve OKS hazırlığı yapan bir öğrenci asgari 6 saat ve en fazla 8 saat uyku uyumalıdır. Bu saatlerin altındaki ve üstündeki sürelerde alınan uykunun yetersizlik ve zihni tembelliğe yol açıcı etkileri vardır.
Uykunun en verimli olduğu aralık ise güneşin batışından yaklaşık 2 saat sonra başlar ve sabah güneş doğmadan biter. Bu aralıkta alınan uykunun gündüz uykusuna oranla dinlendiriciliği daha fazladır. Çok çalışacağım diyerek geç yatıp geç kalkanlar ertesi gün elde edecekleri verimi yok ettiklerinin farkında değildirler.
O halde bir uyku en geç akşam saat 11 de başlamalı ve sabah saat 7 yi aşmamalıdır. Unutmayın, güneş ışınlarının uykudaki bir insan üzerinde ciddi olumsuz etkileri olmaktadır, bu yüzden uykunuzu elden geldikçe gece karanlığında alınız.
2- Gıda (İlla da kahvaltı)
Dünyanın en iyi ve en pahalı arabası dahi yakıt olmadan hareket edemez. Öğrenenin en önemli ikincil enerjisi aldığı gıdadır(birincisi elbette uyku). Özellikle kahvaltı yapılmadan öğrenme faaliyetine başlanmamalıdır. Beynin çalışma düzeneğinde bu enerji algıda dikkat ve konsantrasyon açısından önemli rol oynar. Aç ve uykusuz bir öğrenci derste sadece bakar, uykusunu ve gıdasını almış bir öğrenci ise görür. Öğrenme faaliyeti öğleden sonraya denk geliyorsa, öğle yemeği sebze ağırlıklı olmalıdır(et ve süt ürünleri gevşetici olup, zihni tembelliğe yol açmaktadır).
Özellikle kahvaltıya ağırlık verin, ilk enerji olması açısından kilo aldırmadığı gibi günlük enerjinizin de kaynağı olacaktır. Öğle yemeğini ve özellikle akşam yemeğini ağır yapmayın. Çünkü bu vakitlerdeki alınan fazla gıda vücut tarafından biriktirilecektir.
Kısaca sabah kahvaltısı zengin gibi, öğle yemeği orta halli memur gibi, akşam yemeği fakir gibi yapılmalıdır.
3- Dersi derste anlamak:
Eğitim Bilime göre, bir bilginin %50 den fazlası usta öğretici ile öğrenme ortamında elde edilir. Bizim uyku ve gıdaya önem vermemizin nedeni de budur. Yani dersi derste anlamak, bir bilginin elde edilişinde oldukça önemli rol oynar. Bu yüzden öğrenci derse istekli ve hazır bir halde katılmalıdır.
4- Tekrar
Bir bilginin yaklaşık %60-80 arası ilk günün sonunda unutulmaktadır. Yapılacak günlük tekrarın önemi de buradan çıkar. Bir öğrenci eve gittiğinde mutlaka günlük tekrarını yapmalıdır. Bu tekrar unutma erozyonunun önündeki ağaçlandırmadır. Her ders 3-5 dakika olsun gününde tekrar edilmelidir. Hafta sonu tekrarı diye bir kavram yoktur. Hafta sonuna bırakılan tekrar ciddi bir kayıptır.
5- Test çözme
Öğrencilerin en fazla önem verdiği, aslında diğer faktörlerle kıyaslandığında öğrenmede etkisi daha az olan faktör test çözmedir.Unutmayın, dersi derste algılamadıktan sonra ne kadar da test çözseniz sadece yorulmuş olursunuz. Öğrenilmiş konularla ilgili test çözmek başarınıza ciddi etki edecektir.
Evet, test çözmek öğrenmeyi takip eden ve onu pratikle yerleştiren bir aktivitedir.
Etkin Öğrenmede Kişiye Özel İlkeler :
Yukarıdaki temel ilkelerin yanında genellenemeyen ilkeler de vardır. Mesela günde kaç saat çalışmalı ve kaç soru çözmeliyim gibi konular bunlardandır. Genel ve yanlış olan bir kanaat, bütün öğrencilerin aynı özelliklere sahiplermiş gibi aynı çalışma düzeneğine yönlendirilmeleridir. Aynı miktarda yemekle doyum sağlamayan kişiler nasıl olur da aynı miktarda çalışarak öğrenmelerini gerçekleştirebilirler?
Her öğrenci aynı ilk öğretimden mi geçirilmiştir, aynı zeka ve algılama düzeyinde midirler?
Evet, birbirinden farklı özellikteki bu öğrenciler çalışma düzeneği oluştururken mutlaka öğrenme düzeylerini baz almalıdırlar. Mesela günde kaç soru çözmeliyim yerine, ben kaç soru çözersem bir konuyu algılayabiliyorum sorusunu cevaplamalıdırlar. Ayrıca bu sorunun cevabı her ders için ayrı ayrı yorumlanmalıdır.
Örneğin, matematikten bir konuyu 50 soruyla anlayabilirsiniz, ama Türkçe de bu sayı 30 olabilir.
İşte önemli olan bu bilgiye ulaşmaktır. Özellikle başkalarının çözdüğü soru sayısıyla da kendinizi kıyaslamayın. Nasıl ki arkadaşınızın yediği miktarda yemekle siz doymuyor veya aynı yemeklerden hoşlanmıyorsunuz, arkadaşınızın çalıştığı miktarla öğrenmeyi beklemeyeceksiniz?
Hatta daha ileri giderek şunu da söyleyebiliriz. Konuları algılama düzeyinizden dolayı, aynı dersin konuları arasında dahi çalışma ve soru çözme farklılıkları bulunabilir.
Kısaca, en yaygın kanaatlerden biri olan günde asgari 250-300 soru çözmelisiniz sözleri bilime ve dolayısıyla akla aykırıdır. Bu söz herkes 2 tabak yemek yemelidir sözü kadar anlamlıdır.
Kaynak: izni ile alınmıştır
Teknoloji
Öğrencilere Özel Etkin Öğrenmede Genel ve Özel İlkeler nelerdir,öğrenmeye ait özellikler nelerdir, dersi derste...