Sirke ve zeytinyağı kalbi koruyor

Kalp hastalıkları ve beslenme ilişkisini inceleyen yeni bilimsel araştırmalar, eskiden bilinen bazı doğruları onaylarken, bazılarının da yanlış olduğunu gösteriyor. ‘Yağın tamamen beslenmeden çıkarılmaması’ gerektiği bu yeni bilgilerden en önemlisi. International Hospital Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Tuğrul Okay, kalp hastalarının yağsız beslenmelerine gerek olmadığını söylüyor. Ancak kalp hastalarının beslenirken günlük kalori limitlerinde kalması ve işlenmiş (rafine) gıdaları az tüketmesi gerekiyor.
Kalp hastalarına yıllarca yağdan uzak durmalarının söylendiğine değinen Doç. Dr. Tuğrul Okay, “Saygın bilimsel dergilerde yayınlanan yeni araştırmalar, yağsız beslenmenin iyi bir şey olmadığını gösteriyor. Çünkü yağ, aynı zamanda karbonhidratın emilimini yavaşlatıyor, karbonhidratın emilimi yavaş olunca kan şekeri de daha yavaş yükseliyor. Rafine (işlenmiş) karbonhidratlar çok tüketildiğinde kandaki şeker seviyesi hızlı ve çok yükseliyor, özellikle bu durumlarda yağsız beslenmek tehlikeli oluyor” diyor.
Modern dünyada gıdaların büyük çoğunluğunun işlenmiş olduğunu ve bu gıdaları sürekli her öğünde tüketmenin zararlı olduğuna değinen Dr. Okay, beslenmede tehlikeli ürünlerin başlıcalarının; aşırı et ve işlenmiş et ürünleri, işlenmiş karbonhidratlar, kızarmış ürünler olduğunu vurguluyor. Bu yüzden katı yağlardaki asıl zararlı olan trans yağ asitlerinin giderek katı gıdalara konulmadığını belirtiyor.
Dr. Okay’a göre, beslenmede sağlıklı yağların tercih edilmesi gerekiyor. “Sıvı yağ ve özellikle zeytinyağı düzenli olarak tüketilmelidir. Zeytinyağının bile rafine edilmemiş şekilde tüketilmesi iyi kolesterolü yükseltmesi ve trigliseridleri düşürmesi açısından rafine zeytinyağına göre daha sağlıklıdır” açıklamasını yapan Dr. Okay, kalp damar sağlığını korumaya yönelik şu bilgileri veriyor:
Anne sütü almayan bebeklerde, metabolik sendrom riski artıyor!
Bebek doğduğu andan itibaren beslenmesine dikkat etmek gerekiyor. Bebek anne sütü emmediyse ileri yaşta metabolik sendrom olma olasılığı yükseliyor. Anne sütünün koruyucu etkisi var ama anne sütü almayan bebeklere verilen yüksek şeker ve nişasta nedeniyle rafine karbonhidrat tüketimi erken yaşta başlıyor, buna bağlı olarak da insulin salgılanmasında aşırılık daha ilk aylarda ortaya çıkıyor. Erken yaştaki bu tanışma da bebeğin ileri yaşlarda metabolik sendrom olmasını kolaylaştırıyor.
Zeytinyağı şekerin emilimini düşürüyor
Aynı şekilde hem çocukların hem yetişkinlerin rafine karbonhidrat, beyaz ekmek, unlu gıdalar ve tahıl gevrekleri tüketmeleri, içindeki işlenmiş karbonhidrat nedeniyle kan şekerini hızla yükseltiyor. Özellikle mısır gevrekleri ekmekten daha hızlı bir şekilde kan şekerini yükselttiğinden fazla miktarda, sık sık tüketilmemesi gerekiyor. Öğünlerimizin ayrılmaz parçası olan ekmek tüketimini ve işlenmiş karbonhidrat tüketimini azaltmanın yanı sıra bunları yemeden önce özellikle öğlen ve akşam yemeklerinden önce zeytinyağlı sirkeli salata tüketmek çok önemli. Zeytinyağı şekerin emilimini azaltırken, sirke kandaki şekerin yükselmesine engel oluyor.
Diyet içeceklere dikkat!
Diyet kola ve diğer diyet içecekleri tüketirken de dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü yüksek kalori ve şeker içeriğinden dolayı normal kola ve diğer içecekleri tüketmek istemeyenler diyet diye düşündükleri bu içecekleri çok tüketiyorlar. Son iki yıl içinde yapılmış çalışmalarda diyet içeceklerin tüketimi ile diyabet ve metabolik sendrom arasında çok kuvvetli bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Son zamanlarda bazı içecek firmalarının adlarındaki “diyet” adını kaldırıp farklı isimler ile aynı ürünleri piyasaya sürmeleri dikkat çekicidir.
Sigara iyi kolestrolü düşürüyor
Türk toplumunda, HDL adını verdiğimiz iyi kolesterolün düşük olmasının bir nedeni yüksek oranda sigara içimi ise de diğer nedenini de fazla ekmek tüketilmesinde aramak gerekiyor.
Egzersizden vazgeçmeyin
Sağlıklı beslenmenin temelinde ne yediğiniz değil ne kadar tükettiğiniz gelmektedir. Temel felsefe az yemektir. Bunun ayrılmaz bir parçası da tabii ki ne kadar yaktığınızdır. Egzersizi olmayan sağlıklı bir yaşam düşünülmemelidir. Egzersizin mutlaka programlı olması da gerekmemektedir. Alışkanlık olarak asansör kullanmamak, mutlaka arabayı uzağa park etmek veya arabasız yürüyerek gitmek gündelik yaşamın bir parçası olmalıdır.
Fazla insülin damarın yapısını bozuyor
Yüksek glisemik indeksli gıdalar dediğimiz işlenmiş gıdalar kan şekerinin hızlı yükselmesine neden olurken damarlara asıl zararı veren bu yükselmeye yanıt olarak salgılanan insulindir. Kandaki aşırı insülin damar yatağının içini döşeyen hücreleri bozuyor. Bu şekilde kolesterolün damar duvarının içine girmesi kolaylaşıyor. Kandaki kötü kolesterol (LDL kolesterol) de yüksek ise daha kolay damar duvarına oturarak damarların tıkanmasına neden oluyor. Bu kişilerde damar duvarındaki kötü kolesterolü (LDL) temizleyen iyi kolesterol (HDL) de düşük ise (40mg/dl altında) damar sertliği iyice hızlanıp erkenden kalp krizine neden oluyor. Yüksek risklilerde ortak adı “statin” olan ilaçların düzenli kullanılması kötü kolesterol olan LDL’yi azaltıyor, damar sertliği ve ölümü ciddi anlamda düşürüyor. Bu ilaçlar sadece kötü kolesterolü düşürmekle kalmıyor aynı zamanda şeker metabolizmasını da olumlu yönde etkiliyorlar. Bu nedenle kötü kolesterolü düşüren başka grup ilaçlar aynı şekilde damar sertliğini durduramıyorlar.
Kalp hastasının aslında şeker metabolizması bozuk
Kalp damarlarında tıkanıklık olan hastaların şeker metabolizması bozuk. Kalp damar hastalığı olanların şeker hastası gibi beslenmeleri gerekiyor. Kan şekerlerinin normal olması bu beslenme şekline uymamak için bir neden olmamalıdır. Koroner kalp hastalığına aday kişinin de yağdan çok karbonhidrat metabolizmasına dikkat etmesi gerekiyor. Bugün için artık damar duvarlarını bozanın kandaki yüksek insulin düzeyleri olduğu biliniyor. Yüksek insülin düzeylerine izin vermemenin ancak şeker hastası gibi yaşamaktan geçtiğini unutmamak gerekiyor
Kaynak: www.e-kolay.net
CEVAP VER
Lütfen yazınızı giriniz.
Lütfen adınızı buraya giriniz.