9. SINIF EDEBİYAT DERSİ KONULARI DİLİN TANIMI, Yazı Dili ve Konuşma Dili, METİNLERİN ANLATIM YOLLARI(İFADE ŞEKİLLERİ), EDEBİ METİN LİSE 2 EDEBİYAT DERSİ KONU ANLATIMI VE ETKİNLİKLER

DİLİN TANIMI:
Dil: Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıta; kendi kanunları içerisinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlık; milleti birleştiren, koruyan ve onun ortak malı olan sosyal bir müessese; bin yıllar boyunca gelişerek meydana gelmiş bir sosyal kurum; seslerden örülmüş bir ağ; temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemidir.
Dilin İşlevleri:
1-Göndericilik(Göndergesel) İşlevi dilin mesajı tanıtmak için kullanılması
2-Kanalı Kontrol İşlevi: Dilin alıcının mesajı alıp almadığını kontrol için kullanılması
3-Şiirsel İşlevi: Dilin sanatsal metinlerde ve şiirlerde kullanımı
4-Dil Ötesi İşlevi: Dilin dilbilgisi anlatımında kullanımı
5-Alıcıyı Harekete Geçirme İşlevi: Dilin ,alıcının bir iş yapmasını istemek amacıyla kullanılması
6-Heyecan Bildirme İşlevi: Dilin,coşku ve heyecanları dile getirmek için kullanılması
 
Yazı Dili ve Konuşma Dili
Bir dilin iki cephesi vardır: Biri, insanların karşı karşıya geldikleri zaman sesli olarak görüşürken, yani konuşurken kullandıkları “konuşma dili”, öteki yazıda kullanılan dildir. Buna “yazı dili” veya “kültür dili” de denilmektedir. Kültür dili bir memleketin kültür merkezi olarak gelişen yerleşim biriminin dilidir.
Bir dilin yazısı çoğu zaman lehçelerinden veya ağızlarından birine göre, yazı lehçesine göre şekillenir. Yazılan dil ise din, edebiyat ve ilim adamları tarafından işlenerek zenginleşir ve konuşma dilinden az çok farklılaşır. Bizim yazı lehçemiz Batı Türk Dili’nin Anadolu lehçesidir. Yeni Türkçede ses özellikleri ve çekim yönlerinden İstanbul ağzı esas sayılır.
Bir milletin bütün aydınları yazı dilini bilirler ve yazı lehçesini konuşurlar. Yazı dili lehçe ve ağızların alabildiğine farklılaşmasını önler. Hepsinin zenginliklerinden faydalandığı gibi onları ortak bir kaynaktan zenginleştirir. Dil millî birliğin çimentosudur. Ayni dili konuşan insan toplulukları bir millet sayılırlar ve hemen her zaman ayrı, bağımsız bir devlet kurmuş bulunurlar.
Ana dili nedir?
İnsanın doğup büyüdüğü aile ve soyca bağlı bulunduğu toplum çevresinden öğrendiği, bilinçaltına inen ve kişilerle toplum arasındaki ilişkilerde en güçlü bağı oluşturan dil.
METİN
ALIŞVERİŞTE TERCİH, İNTERNET
Ankara (AA) Dünya nüfusunun onda birinin, internet üzerinden alışveriş yaptığı bildirildi. Tüketici araştırmasına göre dünyada 627 milyondan fazla kişi bugüne dek internetten alışveriş yaptı. Araştırmaya göre, sadece geçen ay 325 milyon kişi online alışveriş gerçekleştirmiş. Buna göre Almanya, Avusturya ve İngilitere’de internet kullanıcılarının yüzde 95’i internet üzerinden alışveriş yapıyor. Asya Pasifik Bölgesi’nde ise en fazla online alışveriş yapan ülkeler Güney Kore ve Tayvan.
Cumhuriyet Gazetesi (7 Kasım 2005)
ELEŞTİRİ
Yeditepe’nin 1 Ocak sayısında Mehmet Fuat’ın “Usta Sanatçı” adlı bir yazısı var. Karışık bir yazı, ama ben pek sevdim. Mehmet Fuat’ta bir değişme olduğunu sanıyorum. Eski yazılarında kesin sözler daha çoktu. “Şu şöyledir.” der çıkardı. Şimdi kaçınıyor. Daha doğrusu kaçınmıyor, gene kesin sözler söylüyor, ama bir sözü söyler söylemez tersinin de doğru olabileceğini düşünüyor. Bence, gerçekten düşünmek budur işte. Çok umudum var Mehmet Fuat’tan, günden güne ilerleyeceğini umuyorum.
Sanatın öğretici olmasını, sanat adamının toplum işleriyle uğraşmasını istemekten vazgeçmiyor. Mehmet Fuat, Şinasi’nin “Hasletâmüzi edeb” diye başlayan edebiyat tarifini de, “Tiyatro bir mektebi edebdir.” sözünü de imzalayabilir. Ama bundan başka bir şey olduğunu da seziyor, bir ustalık arıyor sanatta. Çok iyi bütün bunlar, düşünce alanının genişlemiş olduğunu gösteriyor.Dediklerinin hepsini doğru bulmadım.
Yazısına şöyle başlamış:
Sanat sanat için mi, yoksa toplum için mi? Bu konu üzerine ardı arası kesilmez tartışmalar olurdu eskiden, artık bir önemi kalmadı. Sanat toplum içindir diyenler daha ağır bastılar. Genç sanatçıların büyük bir çoğunluğu da onların peşine takılınca tartışmaların sonu alınmış oldu. Sanat sanat içindir sözüne artık kimse aldırmıyor.
Duralım. Önce şu “peşine” sözünü Mehmet Fuat’a yakıştıramadığımı söyleyeceğim. Açık, yalın bir Türkçeye özeniyor, Farsçadan alıp çoğu yanlış kullandığımız o “piş, peş” sözünü neden kullanır? Atıversin onu da… Gelelim dediğine. Onu söyler söylemez kendi de belli, pişman olmuş, dokunduğu tartışmanın önemini, öyle çabuk çabuk çözümlenecek bir konu üzerine olmadığını hatırlamış, yargısını hafifletmeğe çalışıyor. Şöyle diyor:
Aynı konu üzerinde iki zıt düşünce çarpıştı, biri öbürüne üstün çıktı, o kadar. Yenenin eksiksiz, yenilenin ise bütünü ile yanlış olduğunu kim söylemiş?
Ben, bu konularda, yenmenin, yenilmenin ne demek olduğunu pek anlayamıyorum. “Sanat sanat içindir.” diyenler yenilmemiştir, gene öyle söylüyorlar, bundan sonra da söyleyecekler. Mehmet Fuat kendi kendisiyle çarpışıyor, gene de saltık bir doğrunun bulunacağından, bir düşüncenin yanlışlığı gösterilip atılacağından umudunu kesemiyor. Biraz daha düşünsün, hiçbir doğrunun feda edilemeyeceğini, bir tartışmada kimsenin kimseyi yenemeyeceğini daha iyi anlar.
Nurullah Ataç
(Dergilerde)
 
 
ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz, Göz yaşlarıma ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Orhan Veli
Yukarıdaki ilk metin gazeteden alınmış bir haber yazısıdır. İkinci metin bir eleştiri üçüncüsü de bir şiirdir.
Okuduğunuz metinler cümlelerden oluşmuştur.
Cümle, bir duyguyu, bir düşünceyi bir isteği ya da bir olayı tam olarak anlatan ve bir yargı bildiren söz grubudur. Cümlede kesin bir yargı bulunur; kaç sözcükten oluşursa oluşsun yargı bildirmeyen söz grubuna cümle denmez. Yargı bildiren tek bir söz de olsa cümle sayılır. Bu nedenle bir metnin en küçük anlamlı öğesi cümledir.
Metinde cümlelerin arka arkaya anlamsal bir bağlantı kurularak sıralanmasından paragraflar oluşur. Paragrafta bir ana fikir etrafında sıralanmış cümleler bulunur. Metinde paragraflar düşünce birimidir. Bir paragraftan diğerine geçerken dil, düşünce ve anlam birliği sağlanır. Metindeki paragrafın içinde giriş, gelişme ve sonuç bölümleri bulunur.
Metinde paragraflar anlatılan konunun boyutuna göre uzunluk ya da kısalık gösterir. Birkaç cümleden oluşan paragraflar olduğu gibi tek cümleden oluşan paragraflar da vardır.
Paragrafların bir araya gelmesinden de bir metin (makale, fıkra, söyleşi, deneme, hikâye, roman vb.) oluşur. Her metnin bir ana düşüncesi vardır. Metinde ana düşünceyi destekleyen yardımcı düşünceler paragraflarda dile getirilir. Ana düşünce metinde bir cümle olarak belirtilebileceği gibi yazının bütününden de çıkartılabilir. Metin giriş , gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi metinler bir duygu, düşünce, istek ya da olayı anlatmada araç olarak kullanılır.
Edebiyat alanına giren eserler kesin olmamakla birlikte belirli niteliklerine göre “sanat eserleri” ve “düşünce eserleri” olmak üzere ikiye ayrılır.
Sanatçıların duygu, düşünce ve hayallerini güzel ve etkili biçimde anlatması sonucu oluşan eserlere sanat eserleri denir. Şiir, hikâye roman, tiyatro, söylev bu tür eserlerdir.
Okuyucuyu aydınlatmak, düşündürmek onlara bazı bilgiler vermek amacıyla yazılan eserlere de düşünce eserleri denir. Makale, fıkra deneme, eleştiri, söyleşi, anı, günlük türündeki eserler düşünce eserleridir.
Sanatçının veya yazarın ortaya koyduğu eser zaman zaman düşünce eseri; düşünce eseri de sanat eseri niteliği gösterebilir. Örneğin şiir, hikâye, roman ele alınan konunun özelliğine göre düşünce eseri sayılabilir.
METİNLERİN ANLATIM YOLLARI(İFADE ŞEKİLLERİ)
Duygu, düşünce ve hayallerin sözle ya da yazıyla güzel ve etkili bir şekilde anlatılmasına edebiyat denildiğini biliyorsunuz.
Demek ki edebiyat ürünleri sözlü ve yazılı olmak üzere iki türlü dile getirilmektedir. Bunlardan sözle yapılan anlatıma sözlü anlatım; yazıyla yapılarına da yazılı anlatım denir.
Sözlü Anlatım
Duygu düşünce ve hayallerin sözle dile getirilmesine sözlü anlatım denir. Sözlü anlatımda isteğin doğru, düzgün, yalın ve etkili bir biçimde söylenmesi önemlidir. Ses tonu, söyleyiş vurgu, jest ve mimikler sözün etki gücünü artırır. Gereksiz heyecan ve telaş ve yerinde yapılmayan jest ve mimikler de sözün etki gücünü düşürür. Liderler, siyasetçiler, komutanlar sözlü anlatımın gücünden yararlanırlar. Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale Savaşı’nda; Kurtuluş Savaşı’nda ve Cumhuriyet Devri’nde yaptığı konuşmalar sözlü anlatımın başarılı örnekleridir.
Günümüzde kitle iletişim araçlarının: özellikle radyo ve televizyon kanallarının artması, toplu yaşamanın getirdiği zorunluluklar, demokratik bir ortamda karşılıklı hoşgörü ve güvenin oluşmasında sözlü anlatım önemli bir rol oynamaktadır. Sözlü anlatım; nutuk, konferans, panel, açıkoturum, sempozyum gibi türlere ayrılır.
Yazılı Anlatım
Duygu ve düşünce hayallerin güzel ve etkili biçimde yazıyla dile getirilmesine de yazılı anlatım denir. Günlük hayatta, bir mektup yazmak, not çıkarmak, bir yazı hazırlamak zorunda kalabiliriz. Duygu düşünce ve özlemlerimizi, sevinçlerimizi dizeler halinde ölçülü, uyaklı söyleyebiliriz. Ayrıca cümle ve paragraflar halinde bir fıkra, makale, deneme yazabilir; hatta öykü, roman, tiyatro eseri yazmak isteyebiliriz. O zaman yazılı anlatıma başvururuz.
Yazılı anlatımda yazım (imlâ) kurallarına ve noktalama işaretlerine dikkat edilir. Yerinde kullanılmayan noktalama işaretleri, yazım hataları sözün anlamını değiştirir.
Nesir hâlinde yazılan düşünce yazılarında giriş, gelişme ve sonuç bölümleri bulunur. Yazının konu ile ilgili ilk bölümüne giriş; düşüncelerin açıklanıp örneklendiği, karşılaştırmaların yapıldığı bölüme gelişme; düşüncelerin bir sonuca, bir yargıya varıldığı bölüme de sonuç bölümü denir. Hikâye, roman, tiyatro gibi türlerde bu bölümlere serim, düğüm ve çözüm adı verilir.
Her yazının bir ana düşüncesi ya da ana duygusu (tema) vardır. Bir yazıda yazarın okuyucuya vermek istediği temel düşünceye ana düşünce denir. Ana düşünceyi destekleyen ve diğer paragraflarda yer alan düşüncelere de yardımcı düşünce denir. Yazı düşünceler arasında bir bağ kurularak geliştirilir.
Türk edebiyatında nesir (düz yazı) biçiminde yazılan eserlere mensur eser denir.
Yazılı anlatım nazım ve nesir olmak üzere ikiye ayrılır.
a. Nazım
Duygu, düşünce ve hayallerin ölçülü, uyaklı dizeler hâlinde anlatılmasına nazım denir.
b. Nesir
Duygu düşünce ve hayallerin cümle ve paragraflar hâlinde dil bilgisi kurallarına uygun olarak anlatılmasına nesir denir. Nesir sözü Arapça dağıtmak, saçmak, yaymak anlamlarına gelir. Burada kastedilen duygu ve düşüncenin açılması, yayılması, yani açık seçik anlaşılır hâle gelmesidir. Nesirde düşünceler ifade edilirken noktalama işaretlerine, yazım (imlâ) kurallarına uyulur. Yerinde kullanılmayan işaretler cümlenin anlamını bozar.
Güzel bir cümlede şu nitelikler bulunur:
Açıklık: Söylenmek istenen düşüncenin herkes tarafından aynı şekilde kolayca anlaşılmasıdır.
Duruluk: Düşünce ve duygunun gerektiği kadar sözcükle anlatılmasıdır. Duru bir cümlede gereksiz sözcüklere ve öğelere yer verilmez.
Yalınlık (sadelik): Süse ve gösterişe kaçmadan, az sözle duygu ve düşüncelerin dile getirilmesidir.
Akıcılık: Yazıda dile takılacak pürüzlerin olmamasına akıcılık denir.
EDEBİ METİN
Sözlü ve Yazılı Anlatım Arasındaki Benzerlikler ve Farklılıklar nelerdir:
Benzerlikler
Her iki anlatım yolu da iletişim aracı olarak dili kullanır. Gerek sözlü, gerekse yazılı anlatım duygu ve düşüncenin güzel ve etkili söylenmesine önem verir.
Farklılıklar
Sözlü anlatımda sözlerin daha iyi anlaşılmasını sağlamak için ses tonu, vurgu, tonlama ve söyleyiş biçimi ile jest ve mimiklere yer verilir. Yazılı anlatımda ise yazım kurallarına, noktalama işaretlerine uyulur. Sözlü anlatımda kısa cümlelere yer verilirken yazılı anlatımda daha uzun cümleler kullanılır. Sözlü anlatımda günlük konuşma dilinin olanaklarından yararlanılır, kısa ve devrik cümlelerle sözün gücü artırılır. Sözlü anlatımda dinlenilen konunun tekrarı yoktur; yazılı anlatımda tekrar tekrar metni okuma olanağı vardır.
Edebiyatın tanımı ile ilgili verilen bilgileri anımsamaya çalışınız.
Edebi metinlerin sanatçıların duygu, düşünce ve izlenimlerini dile getirmek için bir araç olduğunu biliyorsunuz.
Peki sanatçı niçin yazar?
Sanatçı toplum içerisinde yaşayan bir birey olarak birtakım duygular ve heyecanlar duyar ve bunları ifade etmek ister. Önüne geçilmez bir “yaratma, ortaya koyma” arzusu içerisindedir. Sanatçı duygu ve heyecanlarını eserinde dile getirir ve ruhunun derinliklerindekileri bizimle paylaşır. Böylece ortaya konan eserde sanatçının kişilik özellikleri görülür. Sanatçı eserini ortaya koyarken duygu düşünce ve hayalleriyle birlikte az çok kendi hikâyesini de anlatır.
Sanatçılar başka insanlar gibi etrafındakilerle dertleşmek yerine duygu düşünce ve hayallerini kafasında canlandırır, kurgular sonra da eserini yazar.
Sanatçılar eserlerinde, söyleyeceklerini ya kendisi doğrudan söyler ya da kahramanlarına söyletir. Bazen bu iki tarzı bir arada kullanır.
Edebi eser nedir?
İnsanda estetik duygular uyandıran, insanların duygu düşünce ve hayal dünyasını zenginleştiren dil ürünü eserlere edebî eser denir. Bu anlamda hikâyeler, romanlar, şiirler, tiyatro eserleri, masallar vb. türlerinde yazılanlar birer edebi eserdir. Biz bu eserleri okuduğumuzda içimizde bir coşku, bir heyecan duyarız.
Edebî eserlerin özellikleri şöyle söylenebilir:
*İnsanların duygu, düşünce ve hayal dünyasını geliştirir, zenginleştirir.
*İnsanlar arasında dostluğun kurulmasını sağlar. Çevremizdeki güzellikleri bize gösterir.
*Kişinin hissettiği ancak tanımlayamadığı duyguları tanımlar.
*Bir edebî eseri okuyan kişi psikolojik yönden rahatlar, o eserin kahramanıyla empati kurar, onunla bütünleşir.
*Edebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat Edebiyatı şair ve yazarlarından Namık Kemal’in eserlerinde o devrin sanat anlayışını, aile, gelenek, görenek ve evlenme gibi konularını görebiliriz.
Edebî eserlerin yararları nelerdir? Bir edebî eseri okuduğunuzda neler hissedersiniz?
Çağlar boyunca insanlar edebî metinlerle her mekanda ve zamanda anlatma, gösterime ve coşku ile dile getirme biçiminde kendilerini ifade etmişlerdir. Destan, hikâye, roman türleriyle anlatma; komedya, tragedya, dram, opera vb. türleriyle gösterme; şiirle coşku ve heyecanlarını dile getirmişlerdir.
OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
 
 
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız
Gökyüzünün başka rengi de varmış
Geç fark ettim taşın sert olduğunu
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
CAHİT SITKI TARANCI
Bu şiirde herkes kendi yaşantısından bir parça bulacaktır. Kimisi geçen günleri
hüzünle, kimisi de sevgiyle anımsayacaktır. Bu şiir sizde ne gibi duygular uyandırıyor?
Yukarıdaki şiirde şair, otuz beş yaşına varmakla ömrün yarısının geçtiğini ve her geçen gün ölüme biraz daha yaklaştığını hissetmekte ve bu konudaki kaygı, duygu ve düşüncelerini dile getirmektedir. Şair zaman zaman karamsar duygular içerisine düşmektedir. Ancak ölümün herkesin başında olduğunu bilerek bir ölçüde teselli bulmaktadır.
Şiirde geçen Dante, İtalyan şairi Dante Alighieri (Dante Aligeri)’dir. Dante 1265 – 1321 yılları arası yaşamış ve İlahî Komedya adlı eseri ile tanınmıştır.
Şiirde bazı sözlerin farklı anlamlarda kullanıldığına dikkat ediniz.
“Şakaklara kar yağması”, “gözler altındaki mor halkalar”, “uyudun
uyanamadın”, “her yıl biraz daha benimsediğim” sözlerinin anlamları nedir?
Kaynak: www.englishpage.blogcu.com izni ile alınmıştır

2 YORUMLAR

CEVAP VER
Lütfen yazınızı giriniz.
Lütfen adınızı buraya giriniz.